Davacının, muristen kalan taşınmaz hissesinin davalı tarafından vekaleten satıldığını ileri sürerek, taşınmazın dava tarihindeki değerine göre miras hissesine karşılık gelen miktarın tahsilini istemiş olduğu durumda; davalı vekil, dava konusu taşınmaz hissesinin, üçüncü kişiye satıldığı tarihteki rayiç değerini davacıya ödemekle yükümlü olduğundan; mahkemece, davacıya ait taşınmaz hissesinin, satış tarihindeki rayiç değeri üzerinden hüküm kurulması gerektiği-
Davalı doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık iddiasına yönelik tazminat davasında doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilebileceği- hekimlerin hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermeleri gerektiği- Titiz bir özen göstermeyen vekilin, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılacağı-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshedilmesine rağmen, bu sözleşmenin ifası amacıyla akdedilen vekalet sözleşmesinin feshedilmemesi halinde, vekilin feshedilen sözleşme kapsamında oluşan bağımsız bölümü başkasına devretmesinin vekaletin kötüye kullanılması niteliğinde olduğu- Bağımsız bölümü piyasa değerinin çok altında satın alan ve basit bir araştırma ile bunun arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında oluşturulduğunu bilebilecek durumda olan kişinin ayni hak iktisabı bakımından kötü niyetli sayılacağı-
Muhasebe ücretinin tahsili için girişilen ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada, davacının serbest muhasebeci sıfatıyla, davalı şirketin muhasebe kayıtlarını tuttuğu, serbest muhasebecilik faaliyetinin hukuki nitelikçe bir “vekalet sözleşmesi” olup, vekâlet sözleşmesinden doğan alacakların beş (5) yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu- Serbest mali müşavir ve muhasebeci faaliyetlerinin -meslek faaliyetlerini yetkili makamdan aldıkları ruhsata dayanarak ve meslekleri gereği yaptıklarından- TBK. mad. 503 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-
Vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmesi getirdiği-
Eldeki davada taraflar arasındaki ilişki hukuki nitelikçe ”hizmet temini (alım) sözleşmesi” olup; kendine has özellikleri olan bu sözleşme türü için zamanaşımı süresini düzenleyen ayrık bir hüküm de bulunmadığından, Borçlar Kanunu’nun zamanaşımı konusundaki genel hükmü olan 125. maddesi (şimdi; TBK. mad. 146) gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerekeceği-
Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de; bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın yaptığı işlemlerin eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumlu olduğu- Vekil konumunda olan doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif dahi olsa sorumluluğunun unsuru olarak kabul edilmesi gerektiği-
  • ...
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • kayıt gösteriliyor