Dava konusu, taşıma sözleşmesinden kaynaklanmakta ise de, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle tazminat talep edilmiş olduğundan artık para borcuna dönüşmüş olduğu ve davanın para alacağından kaynaklanması nedeniyle alacaklı şirketin merkezinin bulunduğu yerde dava açma hakkı bulunduğu-
Usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunması gerekeceği-
Mahkemece kısa kararda faize hükmedilmemesine rağmen, gerekçeli kararda faize hükmedilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğundan bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlış da olsa, buna uygun düzenlenmesi gerekeceği ve yanlışlığın ancak Yargıtay yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebileceği-
Basit yargılama usulüne tabi davada, davacının davasını bir kez 1086 sayılı HUMK, bir kez de 6100 sayılı HMK. zamanında olmak üzere iki kez takipsiz bıraktığı, usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiği bu durumda 610 sayılı HMK hükümlerinin uygulanması gerekeceği-
Davalı taşınmazın devredileceğini vaad etmesine rağmen taşınmazı devretmeyerek davanın açılmasına da sebebiyet vermiş ve davalının davayı kabul beyanı yedinci duruşmada ve delillerin toplanmasına ilişkin ara kararların gereğinin yerine getirilmesinden sonra gerçekleşmiş olduğundan, davalının yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekeceği-
Uyuşmazlığa konu dava 1086 sayılı HUMK zamanında açılmış olup dilekçelerin teati aşamasından geçerek tahkikat aşamasına gelinmiş olduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece hmk’nun ilgili maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği, ancak kapsamı belirtilmeden yazılı şekilde gider avansı istenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Mahkemenin davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmamasının doğru olmadığı, kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği-
Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebileceği, temyiz edilen ve fakat henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nca görüşülmeyen bir direnme kararı usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragatin mümkün olduğu ve davacı vekili, davadan feragat ettiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, bu beyan çerçevesinde işlem yapılmasının zorunlu olduğu, böyle bir durumda direnme kararının Hukuk Genel Kurulu’nca temyizen incelenemeyeceği-
Usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hükmün oluşturulması gerekeceği-