Temyiz isteyen davacı tarafın kendisinin ya da işleminin harçtan istisna ve muafiyetinin bulunmadığı belirgin olmakla temyiz isteminin incelenmesi için temyiz başvurma ve temyiz peşin harçlarının tahsilinin gerekeceği, bu husus ikmal edilmedikçe temyiz incelemesinin yapılamayacağı-
Mahkemece yapılacak işin; borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa kararın ve buna uygun gerekçeli kararın oluşturulması olduğu-
Asliye hukuk mahkemesince verilecek kararların temyiz süresinin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olduğu-
Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, davanın, dava şartı yokluğundan reddedileceği; ancak, yerel mahkemenin adli yardım talebi konusunda 08/12/2011 tarihinde aldığı ara kararın, gider avansı ödemesine ilişkin 27/10/2011 tarihli duruşmada davacıya verilen kesin hükmü ortadan kaldırmış olduğundan kesin hükmün sonuçlarının doğmayacağı-
Davada, temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 21.12.2012 tarihinde, uygulanacak temyiz (kesinlik) sınırı 1.690,00 TL iken; kararı temyiz eden davalı aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan tazminat miktarı ise 400,00 TL olup, açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesinin, miktar itibariyle mümkün olmadığı-
Tespit davası eda davasının öncüsü durumunda olduğu, öncüsü olduğu eda davası gibi konusunun malvarlığı (mamelek) hakkı olduğu ve belli bir değer (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ile ilgili bir dava niteliğini taşıdığından 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerden olduğu, (1) sayılı tarife uyarınca nispi harç alınmasının gerekeceği-
Davacı tarafa temyiz posta giderinin tamamlaması için verilen kesin sürenin yasa hükmüne uygun olması ve davacı tarafından da süresinde temyiz posta giderinin yatırılmaması nedeniyle yerel mahkemenin temyiz isteminden vazgeçmiş sayılma yönünde karar vermesinde isabetsizlik bulunmadığı-
Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, Özel Daire denetiminden geçmeyen tamamen yeni gerekçeye dayalı yeni bir hüküm niteliğinde olduğu; bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye ait olduğu-
İki ayrı mahkemede açılan davalardan biri hakkında hüküm verilmesi, diğer davanın sonucuna bağlı ise, mahkemenin, o davanın sonuçlanmasını beklemesi (yani o davanın sonuçlanmasını kendi baktığı dava için bekletici sorun yapması) gerekeceği-
Teknik anlamda bir direnme hükmü bulunmadığından mahkemece; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasının gerekeceği-