Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olacağı, sadece 'direnilmesine' denilmekle yetinilerek hüküm verilemeyeceği, mahkemece dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması gerektiği-
Temyiz edilen ve fakat henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyen bir direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmediğinden, bu aşamada, davadan feragatın mümkün olduğu-
Temyiz edilen ve fakat henüz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca görüşülmeyen bir direnme kararı, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmediğinden, bu aşamada davadan feragat mümkün olup, davacı vekili, direnme kararının temyizine ilişkin istemin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca görüşülmesinden önce verdiği 19/08/2014 günlü dilekçesi ile; davadan feragat ettiğini, açıkça ve koşulsuz olarak bildirmiş olduğundan, davacı vekilinin davadan feragat ettiğine dair bu beyanı çerçevesinde işlem yapılması gerekeceği-
Davacı vekili davadan feragat ettiğine dair yazılı beyanda bulunduğundan bu beyan çerçevesinde işlem yapılmasının zorunlu olduğu böyle bir durumda direnme kararının hukuk genel kurulunca temyizen incelenemeyeceği-
Davalının karar düzeltme isteminde bulunmuş olması halinde, diğer davalının katılma yoluyla karar düzeltme isteminde bulunmasının mümkün olmadığı, katılma yoluyla karar düzeltmenin ancak diğer tarafça yapılabileceği-
HUMK’nun 74.maddesi hükmüne göre mahkeme tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlı olup, kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi mümkün olmadığından; mahkemece hükmedilecek tazminatın belirlenmesinde dava edilen sonuç istemin aşılıp aşılmadığının incelenmesi gerekeceği-
3417 sayılı Kanun’un, yükümlü tuttuğu kamu kurum ve kuruluşlarınca 4.maddedeki yükümlülüğün zamanında veya hiç yerine getirilmemesi halinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın idari bir işlemden kaynaklanması ve konunun kamu hukuku alanına ilişkin olduğu gözetildiğinde; kamu çalışanları tarafından tasarruf kesintisi, işveren katkısı ve nema alacağının tahsili istemiyle açılan davalarda, idari yargı yerinin görevli olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
İhtiyati tedbirin reddi veya kabulüne ilişkin kararlara itiraz üzerine verilen kararlara karşı temyiz yolunun kapalı olduğu-
Davacının müdafii bulunduğu halde mahkumiyetine dair kararın müdafii yerine asile tebliğ edilerek kesinleştirildiği, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar verilmiş olması karşısında, hakimin yargılama faaliyetinden dolayı davalının sorumluluğu koşulları oluştuğundan davacı yararına uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiği-