Borçlu vekilinin adreste bulunmadığının tespiti yapılmadan doğrudan çalışanına yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı-
Tebliğ yapılmak istenilen adreste bulunmama sebebinin geçici mi yoksa sürekli mi olduğu yerleşim yerinin yurt dışı mı olduğu hususu araştırılmaksızın davalıya TK. 21/1. maddesine göre yapılan tebligatın geçerliliği olmadığı- Diğer tebligatların da yine davalıya TK. 21/1. maddesine göre tebliğ edildiği, tebliğ mazbatasında muhatabın çarşıya gittiğinin veya nereye gittiğinin bilinmediğinin imzadan imtina eden görevlinin beyanına göre yazıldığı, Tebligat Kanununa göre davalı yerine tebligat yapılabilecek kimselerden birinin tebligat yapılmak istenilen adreste bulunup bulunmadığı, bulunmuyorsa bulunmama sebebinin ne olduğunun da tevsik edilmediği halde , tebligatın TK 21/1. maddesine ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddesine uygun bir tebligat olmadığı-
Takip dosyasından borçlular vekiline gönderilen satış ilânı tebliğ mazbatasında; dava dışı diğer takip borçlusunun adının yazılı olduğu, dosyada borçlu şirket adına düzenlenmiş bir satış ilanı tebligatının olmadığı görüldüğü gibi, anılan satış ilânının; “...daimi çalışan ve evrak kayıt memuru olduğunu beyan eden ...... tebliğ edildi” açıklaması ile 20.11.2013 tarihinde tebliğ edildiği, vekil adına yapılan bu tebligatta, tebliğ memuru tarafından, muhatabın adreste bulunup bulunmadığının araştırılıp tespit edilmediği, bu durumda tebliğ işleminin, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 17. maddesi hükmüne uygun olarak yapılmaması nedeniyle usulsüz olduğu-
Gerekçeli kararın, müdahiller ...A.Ş. ve ... A.Ş. vekillerine, Tebligat Kanunu'nun 17. ve 20. madde hükümlerine aykırı olarak, tebliğ belgesinde, muhatabın tevziat saatinde işyerinde bulunmadığına ve aynı gün döneceğine ilişkin bir tespite yer verilmeden, daimi işçilerine tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Tebligat Kanunu'nun tevziat saatinde o yerde bulunmayıp, aynı gün tevziat saatinden sonra dönmeyeceği belirlenen muhataplar için düzenleme içeren 20. ve Yönetmeliği'nin 29. maddesinde aranan, anılan belirlemeye ilişkin bir açıklama da Tebliğ belgesinde bulunmadığı- Gerekçeli kararın tebliği, Tebligat Kanunu'nun 17 ve 20; tebliğ tarihinde yürürlükte olan Yönetmeliğin 20 ve 29. madde hükümlerine uygun yapılmış olmadığı-
Muhatabın iş yerinde bulunup bulunmadığına dair bir açıklamanın tebliğ evrakında yer almadığı görülmekle, borçlunun gerçek kişi olduğu dikkate alınmadan ve adreste bulunmadığının tespiti yapılmadan “şirketin yetkilisi imzasına” şeklinde yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Borçlu adına yapılan tüm tebligatların usulsüz olduğu dikkate alınarak, borçlunun tebligatların usulsüzlüğüne ilişkin şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin, öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verildikten sonra, süresinde olan borca yönelik itiraz ve şikayetlerinin incelenmesi gerektiği-
Taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Muhatabın iş yerinde bulunup bulunmadığına dair bir açıklamanın tebliğ evrakında yer almadığı görülmekle, borçlu vekilinin adreste bulunmadığının tespiti yapılmadan doğrudan çalışana yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı ve bu durumun başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının da tıpkı ilan giderleri gibi paraya çevirme masrafı olarak kabulü gerektiği- Birden fazla taşınmazın aynı ilanla satışa çıkarılması halinde, toplam paraya çevirme gideri satışı yapılan taşınmaz sayısına bölünmek suretiyle masraflar tespit edilerek, ayrıca müstakil harcamalar var ise bu bedele eklenerek oluşacak sonuca göre İİK'nun 129. maddesindeki koşullara uygun şekilde satışın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin belirlenmesi gerektiği- İhale konusu taşınmazın tapu kaydında "susuz tarla" vasfında olduğu belirtilmiş ise de, kıymet takdirinin infazı esnasında bilirkişi tarafından söz konusu yerin maden işletme sahası olarak kullanıldığı ve üzerinde işletme sahasına ilişkin binaların bulunduğu tespit edildiğinden, tarla olarak kullanılmadığı anlaşılan araziye ilişkin olarak, ziraat bilirkişinden zirai hesaplama teknikleri kullanılmak suretiyle rapor alınması ve kıymet takdirinin belirlenmesinin hatalı olduğu- K. takdiri işlemi usulsüz yaptırılmış ve bu hali ile kesinleşmiş olsaydı da söz konusu ziraat bilirkişisinin raporunda belirttiği arazi değerinin, satış ilanında taşınmazın muhammen bedeline dahil edilmeden, sadece inşaat bilirkişisinin arazi üzerinde bulunan binalara ilişkin hazırladığı rapor sonucunda elde edilen değerin yazılması ile yetinilmesi ve bu şekilde muhammen bedelin eksik gösterilerek taşınmazın satışa çıkarılmasının da ihalenin feshi nedeni olduğu-
Borçlunun adreste bulunup bulunmadığı araştırılıp, tespit ve tevsik edilmeden "daimi çalışana" yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu- Usulüne uygun tebligat bulunmaması halinde, HMK'nun 33. maddesi gereği, hukuki tavsif hakime ait olacağından, borçlunun, dilekçesinde gecikmiş itiraz isteminde bulunması ile bağlı kalınmaksızın, tebligatın usulsüzlüğü ve Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi gereği, tebliğ tarihinin belirlenmesi yoluna gidilmesi gerektiği-
Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Tebliğ memuru tarafından, muhatap avukatın adreste bulunup bulunmadığı araştırılarak tespit edilmediğinden tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılmasının zorunlu olduğu-
Borçluya çıkarılan ödeme emri tebliğinde, daimi sekretere tebliğ edilme hususunda "muhatabın orada bulunmadığı" nın tebliğ evrakı üzerine yazılması gerektiği- Alacaklı borçlunun haciz tarihinde takipten haberdar olduğunu iddia etmiş ise de, haciz sırasında borçlu hazır bulunmadığından bu yöndeki iddianın yerinde olmadığı-
Tebliğ evrakında muhatabın adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığı, tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği hususları yöntemince araştırılmamış ve bu husus belgelenmemiş olduğundan bu yönüyle borçluya yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Borçlunun diğer borçlu şirketin temsilcisi olduğu, şirket adresinin, borçlu şahsa ait işyeri adresi olduğu hakkında kuşku ve duraksama bulunmadığından, bu adres, "tüzel kişiye ait olmakla beraber, tebligatın muhatabı (tüzel kişi olmayıp) gerçek kişi" olduğundan, tüzel kişilere tebligatı düzenleyen Tebligat Kanununu mad. 12 ve 13 'ün uygulanamayacağı; muhatabın işyerine çıkarılan tebligatın, aynı Kanun'un 17. maddesine göre yapılması gerektiği-