Medeni Kanun’un 24/II. maddesinde (değişik); "şahsiyet hakkı ihlal edilenin rızasına veya üstün nitelikte bir özel veya kamu yararına veya kanunun verdiği bir yetkiye dayanmayan her tecavüzün hukuka aykırı olacağı" kabul edildiği, o halde davalının eyleminde bu maddede gösterilen hukuka uygunluk sebeplerinden biri bulunmadığından eylemin hukuka aykırı olduğu, kaldı ki ceza mahkemesinin de eylemi hukuka aykırı kabul ederek mahkûmiyet kararı verdiği, hukuka aykırılık ile kusurun ayrı ayrı kavramlar olduğu, ancak bu kavramların çoğu kez -olayımızda olduğu gibi- iç içe olabildiği, bu nedenle hukuka aykırılık için söylenenlerin kusur için de geçerli olduğu ve olayımızda kusur (kast) unsurunun da gerçekleştiği, illiyet bağının varlığının ise her türlü tartışmanın dışında olduğu, bu itibarla mahkemenin, davalının ölümle tehdit eylemini kişilik hakkına saldırı olarak nitelendirip manevi tazminat istenebileceğine ilişkin önceki kararda direnmesinin usul ve yasaya uygun olup yerinde olacağı-

Taraflar arasındaki "manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Bornova Asliye İkinci Hukuk Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.6.1989 gün ve 782-322 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi ...