2. HD. 21.05.2019 T. E: 1297, K: 6362-
2. HD. 21.05.2019 T. E: 1303, K: 6367-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışları yanında davacı-karşı davalı erkeğin eşini hırsızlıkla suçladığının, eşinin ailesine hakaret ettiğinin ve eşini sürekli aşağıladığının anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekeceği- Eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemeyeceği-
Bölge adliye mahkemesince erkeğin davasının kabulü gerekçesi yapılan ceza mahkemesi ilamı incelendiğinde “Sanığın (davalı-karşı davacı erkeğin) aksi ispatlanamayan savunmasına göre müştekinin (davacı- karşı davalı kadının) hakareti üzerine tehdit ettiğinin kabulü ile haksız tahrik indirimi yapılması gerektiği” gerekçesiyle davalı-karşı davacı erkeğin cezasında indirim yapıldığı, davalı-karşı davacı erkek adı geçen ceza dosyasında kadının kendisine hakaret ettiğini ispatlayamadığı gibi, şüpheden sanık yararlanır ilkesinin de hukuk yargılamasında uygulanma kabiliyetinin olmadığı, o halde davacı-karşı davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe hakeret ettiği vakıası ispatlanamadığından boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının kusurunun olmadığı- Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekeceği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı- karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu, açıklanan sebeple, davacı- karşı davalı kadın lehine uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Davacı kadının dava dilekçesi incelendiğinde, “Davalı erkeğin, eşinin ve müşterek çocuğun sağlık sorunları ile ilgilenmediği” ileri sürülmek suretiyle davalı erkeğin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği vakıasına dayanıldığı ve bu vakıanın usulüne uygun bir biçimde ispatlandığı, davalı erkeğin, eşinin ve müşterek çocuğun sağlık sorunları ile ilgilenmemesinin davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince, tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden erkeğin kadının hastalığıyla ilgilenmediğinin, alkol alarak birlik görevlerini yerine getirmediğinin ve kadına hakaret ettiğinin; kadının ise toplum içinde erkeği rencide edici davranışlarının olduğunun anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin davacı-karşı davalı kadına göre ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Davalı-karşı davacı erkek boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışların aynı zamanda davacı-karşı davalı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu, kusurun ağırlığı tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile hakkaniyet kuralları gözetilerek kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. maddesi uyarınca maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
2. HD. 20.05.2019 T. E: 1691, K: 6325-
Davacı kadın tarafından istinaf talebinde bulunulmadığı, sadece davalı erkek tarafından istinaf yoluna başvurulduğu halde davalı erkek aleyhine "Eşini aşağılamak, hor görmek, eşine ve ailesine karşı saygısız davranmak" vakıaları kusurlarının erkeğe yüklenemeyeceği ancak yine de mahkemece davalı erkeğe yüklenen ve kesinleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun sabit olduğu- Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğe kusur olarak yüklenilen "birlik görevlerini yerine getirmemek, evde huzursuzluk çıkarmak şeklindeki davranışların kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olmadığı, Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının kadın yararına oluşmadığı-
Fiilen yaklaşık 2 yıl devam eden evlilikte cinsel birleşmenin gerçekleşmediğinin anlaşıldığı, .........Devlet Hastanesi'nden alınan raporda kadının cinsel birlikteliğin sağlanılmasına engel psikiyatrik engelinin olmadığı belirtilmiş ise de aynı hastanenin kadın doğum uzmanı tarafından hazırlanan durum bildirir raporunda hastada vajinusmuş tespit edildiğinden hymen muayenesinin net olarak değerlendirilemediğinin belirtildiği, yine yargılama sırasında ilk derece mahkemesinin de gerekçesinde belirtildiği üzere davalı kadının savunmasına ilişkin hastane bilgisi dahi vermemesi dikkate alındığında; kadının tedaviye yanaşmadığının anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe oranla daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Boşanmaya neden olaylarda davacı-karşı davalı kadın daha fazla kusurlu olup, Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının erkek yararına oluştuğu, bu duruma göre davalı-karşı davacı erkek yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği- Ağır kusurlu kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
İlk derece mahkemesince ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusu “Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesi uyarınca şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma ve boşanmanın fer'i niteliğindeki maddi, manevi tazminat taleplerine ilişkin olduğu anlaşılmıştır" şeklinde tespit edilerek; tutanağın hazır bulunanlarca imza altına alındığı, yasaya uygun olarak ön inceleme duruşmasının tamamlandığı, tahkikata geçildiği ve tahkikat için duruşma günü verildiği, tahkikat, ön incelemede saptanan çekişmeli hususlar üzerinden yürütüleceğine göre bölge adliye mahkemesince yapılacak olan işlem; kadın yararına hükmolunan maddi tazminatın esası hakkında olumlu olumsuz bir karar vermekten ibaretken yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-