Davacının davadan feragat beyanının, kesinleşen boşanma hükmüne yönelik olarak hukuken geçerli sonuç doğurmayacağı-
İstinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, tarafların resmi olarak evlendikleri, ancak düğün merasiminin yapılmadığı, kadın ve erkek arasındaki mezhep farklılığı nedeniyle ailelerin tarafların evliliğine karşı çıktıkları, bu nedenle düğün öncesinde yaşanan karşılıklı tartışma sonucu tarafların kavga edip ayrıldıkları, yeniden bir araya gelerek evlilik birliğini oluşturamadıkları gerekçesiyle tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile boşanmalarına ve tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş ise de; yaşanan olaylarda kadından kaynaklanan kusurlu bir davranışın varlığının ispat edilemediği, davacı-karşı davalı erkek tarafından karar temyiz edilmediğinden erkeğe yüklenen kusurlu davranışın da kesinleştiği, gerçekleşen bu duruma göre; davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda tam kusurlu bulunduğunun kabulü gerekeceği, bu duruma göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı erkek tam kusurlu olup, erkeğin boşanma davasının reddi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesinin sonucu olarak boşanmaya karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu- Boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere davacı-karşı davalı erkek tamamen kusurlu olduğundan, boşanma yüzünden mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan, davalı-karşı davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
2. HD. 10.06.2019 T. E: 2092, K: 6750-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatların fazla olduğu- Davalı-karşı davacı kadının dosyadaki delillere göre ev hanımı olduğu ve kendisine yoksulluk nafakası hükmedildiğinin anlaşıldığı, kendisi yoksul olan kişiden ortak çocuk için tedbir ve iştirak nafakası alınamayacağı hususu gözetilmeden davalı-karşı davacı kadının velayeti babaya bırakılan ortak çocuk için tedbir ve iştirak nafakası ile sorumlu tutulmasının doğru bulunmadığı-
2. HD. 23.05.2019 T. E: 1379, K: 6646-
Davacı-davalı erkeğin evden ayrılarak evlilik birliğini devam ettirmek istemediğinin ve güven sarsıcı davranışlarının olduğunun sabit olduğu, Bölge adliye mahkemesince kadına kıskançlık nedeniyle eşine baskı yaptığı kusuru yüklenmişse de, kadının kıskançlığı erkeğin süregelen güven sarsıcı davranışlarına tepki niteliğinde olduğundan, kadına bu kusurun yüklenmesinin yerinde olmadığı, bu durumda; boşanmaya sebebiyet veren olaylarda gerçekleşen ve bölge adliye mahkemesince kabul edilerek erkek tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşen kusurlara göre; evden ayrılarak evlilik birliğini devam ettirmek istemeyen ve güven sarsıcı davranışları bulunan erkeğin güven sarsıcı davranışları bulunan kadına göre ağır kusurlu olduğu-
Davacı-karşı davalı erkeğe kusur olarak yüklenen "Eşini rahatsızlandığında ailesinin yanına gönderip arayıp sormadığı" vakıasına davalı-karşı davacı kadının süresinde ve usulüne uygun şekilde dayanmadığı, bu sebeple bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları nedeniyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin yine de tam kusurlu bulunduğu- Gerçekleşen ve mahkemece de kabul olunan davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren bağımsız konut temin etmeyerek eşini ailesi ile yaşamaya zorladığı vakıasının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olmadığı, Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının davalı-karşı davacı kadın lehine gerçekleşmediği-
Mahkemece, usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen ve dayanılmayan vakıaların davalı-karşı davacı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, bu durumda mahkemece, davacı yanca usulüne uygun şekilde süresinde ileri sürülmeyen vakıalar dikkate alınarak davacı-karşı davalı erkeğe kusur yüklenilmesinin doğru olmadığı, gerçekleşen bu durum karşısında, mahkemece davacı- karşı davalı kadına yüklenen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadın tamamen kusurlu olduğu ve davalı-karşı davacı tarafa yüklenecek kusurlu bir davranış ispatlanamadığı halde davalı-karşı davacı davacı kadının boşanma davasının reddi gerekeceği- Ön inceleme duruşmasına kadar usule uygun şekilde dava veya cevaba cevap dilekçesi ile tazminat talebinde bulunmayan davacı-karşı davalı kadının dava dilekçesinden sonra verdiği beyan dilekçesi ile talep ettiği maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında davalı-karşı davacının bu taleplere açık rızası bulunmadığı gibi, bu konuda usulünce yapılmış bir ıslah işlemi de mevcut olmadığından, mahkemece olumlu ya da olumsuz karar verilebilecek nitelikte, bir maddi ve manevi tazminat talebinin mevcut olmadığı, bu durumda; davacı-karşı davalı kadının tazminat talepleri hakkında "Usulüne uygun ileri sürülmediğinden karar verilmesine yer olmadığına" karar verilecek yerde, bu konuda yazılı şekilde maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı-karşı davalı erkek ile davalı -karşı davacı kadın ile aralarında imzaladıkları protokol gereğince davadan feragat ettiğini bildirmiş ise de, ilk derece mahkemesince verilen boşanma hükmü istinaf yoluna başvurulmadan kesinleştiğinden, davacı erkeğin davasından feragat beyanının boşanma hükmü yönünden hukuken geçerli sonuç doğurmayacağı-
2. HD. 22.05.2019 T. E: 2018/8233, K: 6582-