Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak görülen karşılıklı boşanma davasında; mevcut hastane kayıtları ile uzman raporlarına göre, hasta eşin bu hastalığa yakalanmasında kendi kusurunun bulunmadığı, evlilik öncesinde de bu hastalık nedeniyle bir uzman tanısının bulunmadığı, hastalığı nedeniyle başkasının bakımına muhtaç olmuş bir kişinin, birlik görevlerini yerine getirmemesi kusur olarak yüklenemeyeceği gibi bakım için anne evine bırakılması, aile içinde alınan bir karar sonucunda olduğuna göre de eşe birlikte yaşamaktan kaçınma şeklinde bir kusurun yüklenilmesinin doğru olmadığı; artık diğer eş tamamen kusurlu sayılacağı için, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği sabit olan hasta eş yararına tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi ve ayrıca hasta eşin menfaatleri zedelendiği ve kişilik hakları saldırıya uğradığı için uygun miktarda maddi ve manevi tazminatın takdir edilmesi gerektiği-
Davalı erkeğe kusur olarak yüklenen eve bakmaması ile davacı kadına kusur olarak yüklenen erkeğin ailesinin eve gelmesini istemediği ve ev işlerini yapmadığı vakıalarının dayanak davaların açılmasından önce gerçekleşmesi halinde (önceki olaylara dayalı olarak) taraflara kusur yüklenemeyeceği- Reddedilen dayanak davalardan sonra, davalı erkeğin kadının adını internetteki cinsel içerikli sitelere uzun süre kalacak şekilde koyması ve kadının adını lekelemeye çalışması durumunda boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin ağır, davacı kadının az kusurlu olduğunun kabulü gerektiği-
Makul bir sebep olmaksızın çocuk istemeyen tarafın kusurlu olduğu- Güven sarsıcı davranışta bulunan ve kıskanç olan eş ile şans oyunları oynayan, aile bütçesini iyi yönetemeyen ve çocuk istemeyen eşin; boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olacağı- Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata karar verilemeyeceği-
Evlilik birliği içerisinde sahip olunan gayrimenkullerin boşanma davası neticesinde doğacak tazminat haklarını bertaraf etmek için muvazaalı olarak satıldığından tapu kaydının iptali ile davalı adına kayıt ve tescili, taleplerinin kabul edilmemesi durumunda ileride hükmedilecek alacaklar yönünden taşınmaz üzerine haciz konulmasına ve satış yapabilme yetkisi verilmesi talebiyle açılan davanın muvazaa hukuksal nedenine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu ve bu davaya bakmakla görevli mahkemenin "aile mahkemesi" değil, "asliye hukuk mahkemesi" olduğu-
Kadının, eşinin başka kadınla olan mesajlaşmalarını öğrendikten sonra eşiyle tartıştığı, tanıkların araya girmesiyle konunun konuşulduğu ortamda erkeğin pişmanlığını dile getirdiği, tarafların akşam yemeğe çıkmaya karar verdikten sonra kadının aynı günün akşamı ailesinin yanına gittiği ve sonrasında bir araya gelmedikleri durumda erkeğin güven sarsıcı eyleminden sonra evlilik birliği devam etmediği için kadının, erkeği affettiğini kabul etmenin namümkün olduğu- Kadının, eşinin annesini bulundukları ortamdan "defol git" diyerek kovduğu her ne kadar sabit ise de güven sarsıcı davranışlarda bulunmuş erkeğin yine de boşanmaya sebebiyet veren olaylarda daha kusurlu olduğu-
İştirak nafakasının talep edilmesi halinde, mahkemece, bu istemin dışına çıkılarak iştirak nafakası ile birlikte bunun eklentisi olarak ortak çocuğun öğrenim gideri için de ayrıca belirli bir meblağa hükmedilemeyeceği- "İştirak nafakasının kamu düzenine ilişkin olduğu, çocuğun üstün yararının dikkate alınması gerektiği, hâkimin tarafların talebiyle bağlı olmadığı, iştirak nafakasının taleple bağlılık ilkesinin istisnası olduğu"şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
2. HD. 04.07.2019 T. E: 2920, K: 8225-
Gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi ve kuyumcu bilirkişiden rapor alınarak sonucu uyarınca ziynet alacağı davası hakkında infazda tereddüt yaratmayacak şekilde açıkça eda hükmü tesis edilmesi gerektiği- İlk derece mahkemesince davacı-karşı davalı erkeğin her iki boşanma davası hakkında da karar verildiği halde, hüküm kurulmadığı gerekçesi ile dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olmadığından, manevi tazminat talebinin reddi gerektiği-
Sadece davalı-davacı kadın tarafından istinaf yoluna başvurulduğu halde davalı-davacı kadın aleyhine "eşine yönelik dayanaksız şekilde kıskanç tavırlar sergilediği, hakaret ve tehdit ettiği" vakıalarının kadına kusur olarak yüklenemeyeceği- Tek taraflı istinaf talep eden kadın aleyhine kusur yüklenilmesi doğru olmadığı gibi istinaf talebinde bulunmayarak kusurları kesinleşen erkeğin ilk derece mahkemesince belirlenen kusurlarının çıkarılmasının da hatalı olduğu- Erkek temyiz yoluna başvurmadığından, bölge adliye mahkemesince erkeğe yüklenen " Fiziksel şiddet, tehdit ve güven sarsıcı davranış" vakıalarının da kesinleşmiş olduğu- Bölge adliye mahkemesince davacı-davalı erkeğe yüklenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre "davacı-davalı erkeğin aile fertlerini bir araya çağırarak boşanacağını beyan ettiği, evliliğin bitmesi ihtimalini hatırlatarak davalının tayininde koz olarak kullanmaya çalıştığı, evliliğin henüz başındayken mahkemeye hitaplı boşanma dilekçesi yazarak birliğin temelini yaraladığı, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, tehdit ettiği ve güven sarsıcı davranışta bulunduğu; davalı-davacı kadının ise sorun yaratacak şekilde alkol aldığı, gerçekleşen durum karşısında, davacı-davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda ağır kusurlu olduğu- Erkek ağır kusurlu olup, Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. maddesi koşulları kadın yararına oluştuğundan, tarafların ekonomik ve sosyal durumları kusur durumu, hakkaniyet kuralları gözetilerek davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-