Takibe dayanak olan ilam şikayetçi borçluların da aralarında bulunduğu bir kısım davalılar yönünden kesinleşmiş ise de, ayrıca söz konusu ilam infazı için kesinleşmesi gereken ilamlardan olmadığı da anlaşıldığından, takip dayanağı ilamın bozulması sebebiyle yok hükmünde olması gerekçe gösterilerek icranın geri bırakılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Şikayetçi borçluların dava dilekçesinde ileri sürdüğü vefat eden babalarının terekesinin mirasının açıldığı tarihte borca batık olması ve bu nedenle mirasın hükmen reddolunmuş sayılması gerektiği, pasif husumet ehliyeti bulunmadığından icra emrinin şahısları yönünden iptaline/icranın geri bırakılmasına ilişkin taleplerinin değerlendirilmesi gerektiği-
Davacılar işyeri sendika temsilcileri davalı Sendika Genel Yönetim Kurulu kararının iptalini talep etmiş olup, 6356 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerekmekte ise de, 6356 sayılı Yasa'nın 79. maddesi şube ya da genel merkez yönetim kurulu kararlarına karşı açılacak davalara ve yetkili mahkemeye ilişkin bir düzenlemeyi içermeyip, bu yasaların boşluk halinde uygulanmasını emrettiği Türk Medeni Kanunu ile Dernekler Kanunu'nda da konuya hasren yapılan bir düzenleme yapılmadığından HMK. hükümlerinin uygulanması gerekip davalının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu-
Aynı ilama dayanılarak aynı taraflar arasında başlatılan ilk takibin iptaline dair kararın bozulması üzerine verilen şikayetin reddi kararının kesinleşmesi ile şikayete konu diğer takibin derdest takip haline geldiği ve bu durumda aynı ilama dayanılarak yapılan bu takibinin usul ekonomisi ilkesi gereğince iptali gerektiği-
Davacıların mirasbırakanlarına ait taşınmazlarda eksik olan kimlik bilgilerinin (soyadı) tapu kaydına ilave edilmesini istedikleri davada, bozma ilamı sonrasında davaya dahil edilen M. ve F. oğlu H.’in mirasçıları, tapu maliki H.’in mirasbırakanları H. olabileceğini bildirdiklerinden, mülkiyet ihtilafı oluştuğu, nitekim temyize gelenlerin de mülkiyet iddialarını sürdürdükleri, uyuşmazlığın, tapuda isim düzeltme ile çözülemeyeceği, davacı tarafın mülkiyet iddiasında bulunan kişiler aleyhine açacağı bir davada çözüme kavuşturulacağı-
Haciz müzekkerelerinin ait olduğu icra müdürlüğü ve ilgili takip dosyalarında alacaklı vekilleri aynı olduğundan, her bir dosya için ayrı müzekkere yazılarak bunların aynı zarfta gönderilmesinin dava ve usul ekonomisi yönünden bir sakınca oluşturmadığı-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, İl Müftülüğü’nce düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın "sıra cetveli" niteliğinde olmadığı- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlıysa da, hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulayıp neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın (TBK. mad. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
Takip konusu bononun lehtar yönünden bedelsiz, davalı hamil yönünden ise hamilin kötü niyeti nedeniyle bedelsiz olduğu iddiasına dayalı menfi tespit davasında, mahkemece bu davada davalı gösterilen lehtara ilişkin dava lehtar hakkında daha önce açılan menfi tespit davasının varlığına işaretle tefrik edilmiş ayrı bir esasa kaydedilmiş, sonrasında derdestlik nedeniyle reddedilmiş olup, davacının lehtara karşı bononun bedelsiz kaldığını ispat etmesi ve bunu başardıktan sonra hamilin kötü niyetini ispat etmesi gerektiği- Menfi tespit davası içerisindeki bazı vakıaları senet hamilinin kötü niyetinin değerlendirilmesinde etkili olabileceğinden, mahkemece davacının bono lehtarı hakkında açtığı davanın kesinleşmesinin beklenmesi keza (TTK . m.687- e.TTK. m.599) o davada davacının lehtara da borçlu olmadığının kesinleşmesi halinde, bu davadaki davalının kötü niyetli olup olmadığı her türlü delille ispatlanabileceğinden davacı da delil listesinde açıkça tanık bildirmesi nedeniyle davacının tanıkları dinlenip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Hakimin, aralarında bağlantı bulunduğu iddiası ile birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davalarda, yargılamanın daha iyi bir şekilde yürümesini sağlamak için davanın her safhasında istek üzerine veya kendiliğinden ayrılmasına karar verebileceği- Hizmet tespiti ve işçilik alacaklarına ilişkin davaların ayrılmasının daha uygun olacağı-
Aynı sebep ve aynı ilamdan kaynaklı alacakların aynı takip dosyası üzerinden harcı yatırılarak alacağın tahsili mümkünken, makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın kendilerini aynı vekil ile temsil ettiren ilam alacaklılarının ayrı takip başlatmasının usul ekonomisine aykırılık teşkil ettiği, ayrı takip yapılmaması gerektiği- Mahkemece, "alacakların aynı ilamdan kaynaklanmasına rağmen her iki takip dosyasının alacaklılarının farklı kişiler olduğu" gerekçesi "şikayetin reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
Babalık davası ile birlikte bu davanın eki niteliğinde olan nafaka ve mali hakların talep edilmesi halinde, maktu olarak tek karar ve ilam harcı ile davacı lehine tek maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği- Davacı kadının babalık davasından kaynaklı manevi tazminat talebinin asliye hukuk mahkemesinin görevi dahilinde olduğu- Davanın, "asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla görüldüğünün belirtilmemiş olması" esasa ilişkin verilen kararı etkiler mi?