Birden fazla takip dosyasına ilişkin itirazın iptali konulu takibe dayanak ilamda hükmedilen icra inkar tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden kurulan hükmün on sekiz adet ayrı takip dosyası için bölünebilir nitelikte bulunmadığı, bu alacak kalemlerinin bütün takip dosyaları için ayrı ayrı miktarlar belirtilmeden tek kalemde hüküm altına alındığı, bu nedenle önceki takip dosyaları üzerinden takibe devamla infazının mümkün olmadığı gözetildiğinde, alacaklı tarafından bu alacak kalemleri yönünden müstakil takip yapılmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
İlk başlatılan takip dosyasında takibi mümkün olan alacağın, makul bir neden olmaksızın yeni bir takip ile istenmesinin usul ekonomisine aykırı olduğu-
Alacaklının önceden başlattığı ilamsız takip dosyası derdest iken, alınan itirazın iptali ilamıyla hükme bağlanan alacaklar için aynı takip dosyasından düzenlenecek ek takip talebi ile bu alacakların takibi ve tahsili mümkün olduğundan, anılan alacaklar yönünden ayrıca ilamlı takip başlatılmasının usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu-
Borçlunun takipte istenen faizin fahiş olduğuna ilişkin şikayeti bulunduğundan, dayanak ilamın kesinleşme tarihi nazara alınarak, kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında ilamın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönem için ilam uyarınca yasal faiz, kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise, 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanun'la değişik Anayasa'nın 46/son maddesi hükmü uyarınca, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği düşünülerek, borçlunun faizin fahiş olduğu yönündeki şikayeti de dikkate alınarak gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Takibe dayanak olan ilam şikayetçi borçluların da aralarında bulunduğu bir kısım davalılar yönünden kesinleşmiş ise de, ayrıca söz konusu ilam infazı için kesinleşmesi gereken ilamlardan olmadığı da anlaşıldığından, takip dayanağı ilamın bozulması sebebiyle yok hükmünde olması gerekçe gösterilerek icranın geri bırakılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Şikayetçi borçluların dava dilekçesinde ileri sürdüğü vefat eden babalarının terekesinin mirasının açıldığı tarihte borca batık olması ve bu nedenle mirasın hükmen reddolunmuş sayılması gerektiği, pasif husumet ehliyeti bulunmadığından icra emrinin şahısları yönünden iptaline/icranın geri bırakılmasına ilişkin taleplerinin değerlendirilmesi gerektiği-
Davacılar işyeri sendika temsilcileri davalı Sendika Genel Yönetim Kurulu kararının iptalini talep etmiş olup, 6356 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerekmekte ise de, 6356 sayılı Yasa'nın 79. maddesi şube ya da genel merkez yönetim kurulu kararlarına karşı açılacak davalara ve yetkili mahkemeye ilişkin bir düzenlemeyi içermeyip, bu yasaların boşluk halinde uygulanmasını emrettiği Türk Medeni Kanunu ile Dernekler Kanunu'nda da konuya hasren yapılan bir düzenleme yapılmadığından HMK. hükümlerinin uygulanması gerekip davalının yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu-
Aynı ilama dayanılarak aynı taraflar arasında başlatılan ilk takibin iptaline dair kararın bozulması üzerine verilen şikayetin reddi kararının kesinleşmesi ile şikayete konu diğer takibin derdest takip haline geldiği ve bu durumda aynı ilama dayanılarak yapılan bu takibinin usul ekonomisi ilkesi gereğince iptali gerektiği-
Davacıların mirasbırakanlarına ait taşınmazlarda eksik olan kimlik bilgilerinin (soyadı) tapu kaydına ilave edilmesini istedikleri davada, bozma ilamı sonrasında davaya dahil edilen M. ve F. oğlu H.’in mirasçıları, tapu maliki H.’in mirasbırakanları H. olabileceğini bildirdiklerinden, mülkiyet ihtilafı oluştuğu, nitekim temyize gelenlerin de mülkiyet iddialarını sürdürdükleri, uyuşmazlığın, tapuda isim düzeltme ile çözülemeyeceği, davacı tarafın mülkiyet iddiasında bulunan kişiler aleyhine açacağı bir davada çözüme kavuşturulacağı-
Haciz müzekkerelerinin ait olduğu icra müdürlüğü ve ilgili takip dosyalarında alacaklı vekilleri aynı olduğundan, her bir dosya için ayrı müzekkere yazılarak bunların aynı zarfta gönderilmesinin dava ve usul ekonomisi yönünden bir sakınca oluşturmadığı-
İcra müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK. mad. 355 uyarınca bildirilmesi üzerine, İl Müftülüğü’nce düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın "sıra cetveli" niteliğinde olmadığı- Hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlıysa da, hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re'sen uygulayıp neticeye vardırmakla yükümlü olduğundan, mahkemece, davanın (TBK. mad. 19) muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-