Açılmış olan tasarrufun iptali davası sırasında mahkemece alacaklının talebi üzerine davalının araçları hakkında verilmiş olan ihtiyati haciz kararının, 'araç kayıtları üzerine yakalama şerhi işlenerek" uygulanmasının mümkün olmayacağı-
Karşı davanın esasa cevap verme süresi içerisinde açılmadığını tespit eden mahkemenin, bu durumda davalının yalnızca karşı dava açma yetkisini kaybettiğini, davasını ayrı bir dava olarak her zaman açabileceğini göz önünde bulundurması gerekeceği, ortada harçlandırılmış bir dava dilekçesi de bulunduğundan; mahkemece, usul ekonomisi ve menfaatler dengesi gözetilerek karşı davanın, asıl davadan ayrılması ve ayrı bir esasa kaydedilerek karşı davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, haksız rekabet oluşturan fiilin tespiti ve tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği ve bu nedenle uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İbranamenin miktar hanesine "0" rakamının sonradan eklenip eklenmediği hususuna ilişkin olarak Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi, belgede tahrifat yapıldığını gösterir nitelikte bulgu saptanamadığı, yazı ve rakamların aynı zamanda mı yoksa farklı zamanlarda mı yazıldıkları hususunda ise mürekkeplerde yazı yaş tayinine yarayan bilimsel herhangi bir yöntem bulunmadığından tespite gidilemediğinin bildirildiği- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporlarla uyuşmazlık konusunun irdelenerek sahtecilik iddiasının çözüme kavuşturulmuş olduğu konusunda duraksama bulunmadığı; hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin yeniden bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığını kabul eden direnme kararının yerinde olduğu-
Eldeki davada alınan bilirkişi heyeti raporunun mevcut diğer raporlarla çelişmeyip aksine bonodaki imzanın davacı borçlunun orijinal imzaları ile benzerlikler taşıdığını açık bir şekilde gösterdiği; bu durumda mahkemeden yeniden bilirkişi raporu alınmasını istemek, 6100 sayılı HMK'nin 30. maddesinde belirtilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık oluşturacağı gibi, kanun hükümlerine uygun olarak alınan ve birbirini tamamlayan raporlarla bono altındaki imzanın davacının el ürünü olduğunun ortaya çıktığı-
Davacı vekilinin mazeret dilekçesinin mahkemeye intikal ettiği, mazerette sebep belirtilmemiş ise de elektronik ortamdan vekilin duruşma günün görülebileceği ve böylelikle hak kaybına yol açılmayacağı anlaşıldığından, mazeret dilekçesinin kabul edilmesi gerektiği-
Usul ekonomisi ilkesi gereğince, takibe dayanak ilamın bozulması üzerine bozmaya uyularak verilen yeni ilamın icrası, alacaklının duran takibe devam etmesi ve borçluya fark alacakları için icra emri gönderilmesi ile mümkün olduğu; aksi hâlde duran takibe devam edilmeksizin yeni bir takip başlatılması, borçlunun ilama aykırılık şikâyetinde faizin başlangıcı, ödemelerin mahsubu, borç miktarının hesaplanması gibi konularda karmaşaya, gereksiz gider yapılmasına ve takibin makul sürede sonuçlanmamasına sebep olacağından başlatılan ikinci takip, usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil edeceği- Ne var ki Özel Daire bozma kararının dördüncü paragrafında "Bozma kararından sonra bozmaya uyularak yeni verilen ilamla alacaklının duran takibine devam etmesi ve ilamdan kaynaklanan fark alacaklarının muhtıra gönderilmesi suretiyle tahsili mümkündür." şeklinde açıklama yer almış ise de borçluya fark alacakları için icra emri gönderilmesi gerektiğinden Özel Daire bozma kararının dördüncü paragrafında yer alan "muhtıra" ibaresi yerine "icra emri" ibaresinin yazılması gerektiği- Ayrıca, Özel Dairenin bozma kararının dördüncü paragrafında "mükerrerlik oluşturacağı gibi" ifadeleri yer almış ise de, takibe dayanak ilam bozulmakla ortadan kalktığından, başlatılan takip mükerrerlik oluşturmadığından "mükerrerlik oluşturacağı gibi" ifadelerinin bozma kararı kapsamından çıkartılması gerektiğinin kabul edildiği-
"Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması" şeklindeki dava şartının, re'sen gözetileceği- Derdestliğin olması için aynı davanın iki kez açılması gerektiği- Davanın açıldığı sırada görülmekte olan önceki dava henüz sonuçlanmamış olsa da, ön inceleme aşamasında, önce açılan davanın reddine ilişkin kararın kesinleştiği anlaşıldığından, mahkemece, "dava açıldığı sırada mevcut olan dava şartı eksikliği, ön inceleme aşaması öncesinde tamamlanmış olduğundan" ve "dava şartı noksanlığı giderildiğinden" işin esasına girilerek karar verilmesi gerektiği-
İhale tutanağındaki icra müdürü imza eksikliğinin her zaman giderilebileceği, ihalenin sırf imza eksikliği nedeniyle feshinin doğru olmadığı-
Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye gelen ve Devlet Bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın alan davacının bankadan kredi kullanıp ek borçlandırma sözleşmesi ile eski para ile kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği, Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için eski para olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği böylece davacının konut maliyetinin üstünde borçlandığı ve mahsup yapıldığına ilişkin kesin ve inandırıcı belgenin dosya içerisinde yer almadığından davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edilmediği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-