Taraflar arasındaki neşir sözleşmesinin bir bası ile sınırlı olarak geçerli olmasına karşın, sonraki basılar yönünden geçerli bir sözleşmeden söz edilemeyeceğinden ve davacıların ihtarname tarihinden sonraki dönem için geçersiz sözleşmenin varlığına dayalı olarak 5846 Sayılı FSEK 69.maddesi uyarınca tecavüzün önlenmesi davası açmasının da hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmayacağı-
Davalı-karşı davacı tarafından manevi tazminat talep edilmiş olmasına rağmen mahkemece talebin aşılması suretiyle kınama kararına hükmedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
İradeyi fesada uğratan sebeplerden dolayı açılacak davaların, ıttıla tarihinden itibaren 1 yıl için açılmasının zorunlu olduğu, bu sürenin zamanaşımı süresi olmayıp, hak düşürücü süre niteliğinde olduğu, hakim tarafından davanın hitamına kadar re’sen gözetilmesi gerekeceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının T.M.K.nun 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-
Mahkemece her ne kadar taraflar arasındaki hukuki işlemin teminat mukabili temlik (inançlı işlem) olarak değerlendirilmek suretiyle iddianın 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ile kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, davalının inançlı işlem olarak belirtilen hususlarda herhangi bir ilişkisi bulunmadığı gibi, iddia vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olduğundan bu doğrultuda araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-