İşçinin hizmet süresinin, hizmet döküm cetvelinde geçen sürelerle sınırlı olarak belirlenmesi; işçiye ödenen aylık ücretin miktarının ise, taraf iddia ve savunmaları, tanıkların beyanları ile tüm dosya içeriğine göre; davacının son aldığı ücretin 1.350,00 TL brüt değil, 1.350,00 TL net olarak kabul edilmesi ve davacı tarafça talep edilen alacakların bu ücrete göre belirlenmesi gerektiği- İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği, yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshinin şart olduğu ve bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin, haklı olup olmadığının önemi bulunmadığı; ayrıca, yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükünün işverene ait olup, işverenin yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlaması gerektiği- 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32/8. maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiş olup, ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı def’i, savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldıracağından- 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulünün kaldırıldığı, aynı yasanın 316. maddesi ve devamı gereğince iş davaları için basit yargılama usulünün benimsendiği, bu durumda ilk oturuma kadar zamanaşımı definin ileri sürülmesi, hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesinin mümkün olmadığı ve ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def'inde bulunulabileceği-
Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de davalı kooperatifin 29.11.2011 tarihli genel kurulunda gündemin 11. maddesi görüşülerek 2008-2009 iş yılında ortaklıktan ayrılan üyelerin ödemelerinin 1 yıl sonraya bırakılmasına karar verildiğinin anlaşıldığı, bu kararın alacağın muacceliyet tarihini öteleyen bir işlem olduğu, bu karara istinaden davacının alacağını ancak 29.11.2012 tarihinden itibaren talep edebileceği ve zamanaşımının da bu tarihten itibaren başlayacağı, bu durumda TBK’nın 147. maddesine göre 5 yıllık zamanaşımının henüz dolmadığı-
Huzur alacağının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, bakiye alacağın zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davaların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu- Vekilin hesap verme borcunun, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam ettiği- Somut olayda; vekaleten satışın yapıldığı tarihinden dava tarihine kadar 5 yılı aşkın süre geçmiş olduğundan, davanın zamanaşımına uğramış olduğu, davalının daha önce açtığı tapu iptali davasını da 5 yıllık süre geçirildikten sonra yani davanın zamanaşımı süresi geçirildikten sonra açılması, eldeki dava yönünden zamanaşımını kesme etkisinin olmaması, davanın konusu da farklı olduğundan vekalet ilişkisinden doğan alacağa ilişkin zamanaşımını kesmemesi, zamanaşımını kesen veya durduran nedenler de bulunmaması ve bir an için tapu iptali davasının bu davada zamanaşımını kesmesi varsayılsa bile munzam ek süre de geçirildiğinden davanın zamanaşımına uğramış olduğu gerekçe gösterilerek davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş ise de, vekilin hesap verme yükümlülüğü araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Şirketlerin birleşmesi nedeniyle, yüklenicinin alacaklarını yeni işletmeden isteyebileceği (TTK mad. 134; TBK mad. 203)- Şirket ortaklarının şirketin devraldığı borçlardan şahsi sorumlulukları bulunmadığı- Eksik imalâtlar bedelinin, davacının sunduğu faturalar yerine yapıldıkları yıl serbest piyasa rayiçlerine göre, tadilat projesi bedelinin davacı tarafından sunulan adi yazılı belge esas yerine ilgili meslek odasından sorulmak suretiyle hesaplanması ve bu bedele KDV ve yüklenici kârı dahil olduğundan ayrıca eklenmemesi gerektiği- Belirtilen hususlarda ek rapor (HMK. mad. 281/2) alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı vekili iki haftalık kanuni süre içerisinde mahkemeye başvurarak cevap süresinin uzatılması talebinde bulunduğu, mahkemece, 2 haftalık cevap verme süresinin sona erdiği tarihten itibaren cevap süresinin 1 ay uzatılmasına karar verildiği ve davanın adli tatilde görülebilecek dava ve işlerden olmadığı gözetildiğinde, dava dilekçesinin davalıya tebliğ tarihi adli tatil zamanına rastladığından cevap verme süresi adli tatilin bittiği günden itibaren 1 hafta uzadığı, ayrıca cevap süresinin bitiminden itibaren mahkemece HMK 127. maddesi uyarınca 1aylık ek süre verildiği, bu sebeple davanın cevap verme süresi 07/10/2019 tarihine kadar uzatılmış olduğu- Davalının yasal süresi içinde 16/09/2016 tarihinde sunmuş olduğu cevap dilekçesi ile usulüne uygun zamanaşımı def'ini ileri sürmesi nedeniyle davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi yerinde olduğu-
İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için alacağın likit alacak olması gerektiği, alacağın likit alacak olması şartıyla itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği- işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardan olduğundan İş Kanunu tarafından işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmolunamayacağı- Dava konusu uyuşmazlıkta, davacının kıdemi ve ücreti konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından, işverenin borçlu olduğunu düşündüğü kısım dahil tüm miktara itiraz etmesinin işvereni kısmen kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatı ödeme yükümlülüğü altına sokacağı-
TTK. 101'/1deki beş yıllık zamanaşımının ancak taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunması halinde uygulanabileceği- İtirazın iptali davasında, davacının "ne şekilde kötü niyetli olduğu" belirlenmeden, kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshedilmesi nedeni ile davacı yüklenici tarafından yapılan imalat bedelinin tahsili istemine ilişkin davada 5 yıllık zamanaşımı süresinin sözleşmenin feshinin kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı-
Kira tazminatı talepleri, işledikleri ayın sonunda muaccel hale geleceğinden bu tarihten itibaren 5 yıl içinde talep edilmemişlerse zamanaşımına uğradığının kabulü gerektiği- Davalı yüklenici ile davacı arsa sahipleri arasındaki sözleşme her ne kadar adi yazılı sözleşme olup resmi şekil şartına uymasa da, inşaatın geldiği aşama dikkate alındığında artık geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği- Davalı kooperatifin diğer davalı yüklenici ile yaptığı sözleşme uyarınca inşaatın bir kısmını yaptığı ve davacıların da buna rıza gösterdikleri dikkate alındığında, davalı kooperatife husumet yöneltilebileceği, davalı kooperatifin süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunduğu da dikkate alınarak bu davalı hakkında esasa ilişkin bir karar verilmesi gerektiği- Öncelikle yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulup, mahallinde keşif yapılarak, inşaatın halihazırdaki durumu, teslim yapılıp yapılmadığı tespit edilerek, taraflar arasındaki sözleşmeye göre arsa sahiplerine ait olan iki parselde yapılacak konutların 30.08.1991 tarihinde, geri kalan konutların 31.12.1992 tarihinde teslim edileceği kararlaştırılmış olup, bu konutların hangileri olduğu açıkça belirtilmediğinden bu tarihler arasında makul bir orta tarihin teslim tarihi olarak belirlenerek bu tarihten itibaren sözleşmede belirlenen 400,00 TL. maktu kira tazminatının, 04.11.1994 tarihli sözleşmeye göre belirlenen 01.01.1995 tarihine kadar uygulanması, bu tarihten itibaren ise yine sözleşmede belirlenen 800 TL.nin Dairemizin yerleşik içtihatları uyarınca 1 yıl süre ile uygulanması ve sonraki dönem için ise rayiç kira bedeli belirlenmek sureti ile hesap yapılması, davalı kooperatifi de davalı olarak husumet yöneltilebilceği dikkate alındığında 02.02.2010 tarihli teslim tutanağına değer verilmesi gerektiği- Ayrıca arsa sahibi ile davalı yüklenici arasındaki 21.04.1994 tarihli protokol uyarınca arsa sahiplerine 13 adet 70.000 TL. değerinde senet verilmesinin kararlaştırıldığı anlaşıldığından bu senetlerin ödenip ödenmediğinin araştırılması, ödenmiş olması halinde mahsubu gerekeceği dikkate alınarak hesap yapılması, hükme esas alınan rapordan yapılan mahsupların bu senetlere ilişkin olup olmadığının denetlenmesi gerektiği-