Ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli her türlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkün olup, tespit dilekçesinin ya da raporunun tebliği işleminin de ayıp ihbarı niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği-
Henüz tedavinin tamamlanmadığı, zararın kapsam ve miktarı konusunda belirsizliğin devam ettiği bir aşamada, zarar görenin süre aşımı kaygısıyla dava açmaya zorlanamayacağı- Davacı ile davalı doktor arasında görülen hatalı tedavi sonucu uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı- Islah dilekçesi ile hükmedilecek tazminata dava tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi talep edildiğinde, talep aşılarak olay tarihinden itibaren faize hükmedilemeyeceği- Hastane yönünden alacağının avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerektiği- "Somut olayda zamanaşımı başlangıç tarihi en geç kısmi davanın açıldığı tarih olduğundan, ıslah dilekçesiyle talep edilen maddi tazminat yönünden 5 yıllık zamanaşımının dolduğu ve vekalet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta yasal faiz uygulanması gerektiği, ancak bu husus bozmaya uyulmakla usulü kazanılmış hak oluşturduğundan bozma sebebi yapılamadığı" şeklindeki görüşün ise kabul edilmediği-
Sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği- Somut olayda davalının zamanaşımı def’i dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
HMK'nın 31. maddesindeki hakimin davayı aydınlatma görevi gereği, davacıya dava ve ıslah dilekçesindeki taleplerinin açıklattırılıp eksik ve ayıplı iş bedeli ile haksız kullanım bedeline yönelik talebinin ne kadar olduğu, ıslah dilekçesinde bu talebi hangi miktara arttırdığı belirlenerek, kapıcı dairesinin haksız olarak kullanıldığı ispatlanamadığından talebin reddine, ek rapor alınarak yukarıda anlatılan bilgiler çerçevesinde eksik ve ayıplı işlere yönelik olarak giderim bedelleri talep edilen işlerin eksik mi, ayıplı iş mi olduğu, ayıplı iş ise açık ayıp mı, gizli ayıp mı olduğu, davacının giderim bedeli talep edip edemeyeceği ve edecekse, ortak alandakileri arsa payı oranında isteyebileceği de dikkate alınarak, eksik ve ayıplı işlerin ortaya çıktıktan makul süre sonraki piyasa fiyatları ile giderim bedeli tespit edilip belirlenen talebe göre infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm altına almaktan ve bu bedele göre yargılama giderlerini belirlemesi gerektiği-
Taraflar arasında akdedilen 28.05.2004 tarihli "Protokol" başlıklı sözleşmenin 4 üncü maddesi; "A., Cezayir'deki temsilcilik görevi nedeniyle, Ö. ve çalıştıracağı kişiler ile büro giderleri için aylık toplam 6.000 USD (altıbin USD) ödeyecektir. Bu miktarın 3.000 USD (üçbin USD)'lik kısmı Cezayir Dinarı olarak ödenecektir. Bu ödeme, bir yıl süre ile devam edecek, taraflarca yapılacak durum değerlendirmesi ve sağlanacak mutabakat neticesinde bu süre uzatılabilecektir." düzenlemesini içermektedir. Davacı, dava dilekçesinin 4 numaralı bendi ile talep ettiği alacaklarını, Protokol'ün 4 üncü maddesine dayandırmaktadır. Protokol çerçevesinde istenilen bu alacaklar bakımından zamanaşımı süresi aynı 818 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi uyarınca 10 yıl olduğu-
11. HD. 28.12.2022 T. E: 2021/5358, K: 9606
Dava, hisse devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, iptali, ödenen bedelin iadesi, masraf ve zararın tahsili istemine ilişkindir...
Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan rücuen tazminat istemi ilişkin eldeki davada, ıslah edilen bölüm yönünden zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı- İcra takibi yapılmasının zamanaşımını keseceği, zamanaşımının kesilmesi hâlinde yeni bir sürenin işlemeye başlayacağı, bu nedenle ıslah tarihi itibariyle iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı-
Davalıların murisi ile imzalanan 01.03.2002 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi gereğince ödenmeyen vekalet ücretinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin davada davalıların murisinin vefat ettiği 08.10.2005 tarihi itibariyle vekalet ilişkisinin sona erdiği- Zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başladığı- Davaya konu icra takibinin başlatıldığı 15.08.2014 tarihinde beş yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu-
TBK.’nun 156. maddesi uyarınca zamanaşımının kesilmesiyle yeni bir sürenin işlemeye başlayacağı- Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmışsa yeni sürenin on yıl olduğu aynı maddenin 2. fıkrasında belirtilmiş ise de; dava konusu 'fark işçilik alacaklarının' bir senetle ikrar edilmediği, mahkeme veya hakem kararına da bağlanmadığı dikkate alındığında, sözü edilen kuralın somut uyuşmazlıkta uygulanmasının mümkün olmadığı- Zira 13.11.2014 tarihli yazı ve 21.02.2012 tarihli protokol uyarınca oluşturulan komisyon kararına göre belirlenen intibak derecesi kapsamında davaya konu ücret ve ücret dışı alacaklar belirlenebilir mahiyette olsa da açıkça borç miktarının gösterilmediği- Açıkça borç miktarının yer almadığı belgenin TBK.’nun 156. maddesinin 2. fıkrası anlamında senet olarak değerlendirilemeyeceği- Bu durumda dava konusu alacaklar için yeni sürenin, işçilik alacakları için öngörülen beş yıllık süre olması gerektiği- Sonuç itibariyle dava konusu fark işçilik alacaklarına uygulanması gereken zamanaşımı süresi beş yıl olup Milli Savunma Bakanlığının 13.11.2014 tarihli yazısı ikrar niteliğinde olduğundan zamanaşımı süresi bu yazı ile kesilmiş ve bu tarih itibariyle de yeni beş yıllık zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başladığı- Eldeki dava da 11.06.2019 tarihinde açıldığından beş yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı-