Borçlu ile işlemde bulunan "üçüncü kişi"nin (ya da; üçüncü kişi ile işlemde bulunan "dördüncü kişi"nin) aynı köyden olmaları halinde, üçüncü (ya da dördüncü) kişinin, "borçlunun mal kaçırma kasdını bilmediğinin" kabul edilmesinin, hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği–
İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallük ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahsın nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edileceği- Davanın bedele dönüştürmesi halinde, dava konusu taşınmazların cebri icra yolu ile yapılan satışından artan bir bedel kalması halinde, üçüncü kişi davalının bu bedel ile sorumlu tutulabileceğinden, cebri icra satışı ile ilgili takip dosyası getirtilip bu yönde araştırma yapılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi için kararın bozulması gerektiği-
Davalı-borçlu ile, dördüncü kişi konumunda olan hükmü temyiz eden davalının, aynı işkolu olan tekstil sektöründe faaliyette bulunmaları nedeniyle, borçlunun mali durumunu ve mal kaçırma kasdını bilebilecek durumda sayılması gerekeceği– Dava konusu taşınmazın birer ikişer gün arayla üçüncü ve dördüncü kişilere satılmış olmasının, alacaklıdan mal kaçırma kasdı"nı ortaya koyacağı–
"Borçlu" ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, borçlunun "babası"/"annesi" (ya da "kızı/oğlu") olması halinde, bu kişinin borçlunun içinde bulunduğu mâli durumu ve alacaklılarına zarar verme kasdını bilmesi gereken konumda bulunduğundan, borçlu ile bu kişi arasındaki işlemin -İİK. 280/I ve II uyarınca- iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Tüm dosya içeriğinden, davalı üçüncü kişinin, borçlunun mali durumu ile alacaklılarına zarar verme kasdını bilebilecek durumda olduğunun anlaşılması–
6183 sayılı Kanun uyarınca, kamu alacağından dolayı, karı-koca arasındaki tasarrufun iptali için açılan davada, "tasarrufun iptaline" karar verilmesi gerekeceği- Kötüniyeti kanıtlanamayan 4. kişi hakkındaki davanın reddinin doğru olduğu- 6183 sayılı AATUHK mad. 3 dava bedele dönüşeceğinden ve dava dilekçesinde bu maddeye göre talepte bulunulduğundan, davalıların taşınmazı elden çıkardıkları tarihteki bilirkişi tarafından belirtilen tutarda tazminatla ve davacının 1999-2000-2001 yılları arasındaki vergi alacağı ve ferileri ile sınırlı olarak sorumlu tutulması gerektiği- Taşınmazın  tapudaki  satış  bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark yok ise de davalının ağabeyi ile borçlu arasında dükkanın satışı ile ilgili ticari ilişki olduğu, yine ipotek alacaklısı şirket ile borçlu arasında bayilik ve alacak borç ilişkisi bulunduğu, dolayısıyla davalıların borçlunun ekonomik durumunu bilebilecek kişilerden olduğu anlaşıldığından, dava konusu dükkanın satışı ile ilgili tasarrufların davacının alacak ve feriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği-
"Borçlu" ile "üçüncü kişi" arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunması halinde, üçüncü kişinin "borçlunun, alacaklılardan mal kaçırma kasdıyla hareket etmiş olduğunu bilebilecek durumda" sayılması gerekeceği–