Tapu huzurunda resmi şekilde yapılmayan taşınmaz satışının geçerli olmadığı, 2.6.2006 tarihli borcun doğumundan sonra 29.1.2008 tarihinde satışın yapıldığı, 29.5.2008 tarihli haciz tutanağının İİK 105.madde kapsamında geçiçi aciz belgesi niteliğinde olması, dava konusu taşınmazın üzerindeki hacizlerle birlikte alınmasının davalı 3.kişi tarafından borçlunun aciz halinde olduğunun bilinmesini gerektirdiği, taşınmaz hernekadar tapuda tarla Serkistan fundalığı olarak geçmekte ise de keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporundan dava konusu taşınmaz üzerinde; yaklaşık 10-15 yıllık mermer atölyesi binası, yemekhane, ofis, lojman ve depodan oluşan ticari işletme kompleksi bulunduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla borçlu ile davalı arasındaki 29.1.2008 tarihli tasarrufun hem İİK 280/1 madde gereğince zarar verme kastıyla yapılmış hem de 280/3- son maddeler gereğince ticari işletmenin satışı niteliğinde olması nedeniyle iptale tabi bulunduğu-
Davacı 3.k işi dava konusu aracı, hacizden önce noter satış sözleşmesiyle satın almış ise de, alacaklı tarafından, İİK. mad. 97/17 uyarınca, borçlu ile kardeşi davacı  3.kişi  arasındaki borcun doğumundan sonra yapılan araç satış sözleşmesinin (tasarrufun) iptali talep edilmiş olduğundan ve bu davada aciz belgesi aranmaksızın yapılan tasarrufta tarafların kardeş olmaları nedeniyle İİK. mad. 278/III-1 gereğince bağışlama hükmünde olup iptale tabi olduğundan, ayrıca, İİK. mad. 280 /1. maddesi gereğince de, davacı 3. kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali tabi gerekeceği anlaşıldığından, alacaklı tarafından karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının kabulüne, istihkak davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Namı müstear ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği- Davalılar arasındaki akrabalık ilişkisinden dolayı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini davalının bilebileceği de nazara alınarak davanın diğer şartlarının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu edilen taşınmazları davalı borçlu şirketten satın alan davalı ve ondan satın alan davalılar borçlu şirket yetkilisinin halaoğulları olup davalı borçlu şirket’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğundan, taşınmazları ellerinden çıkardıkları tarihteki gerçek bedel ile sorumlu tutulmaları gerektiği-
Tarafların ifadelerinden, tanık beyanlarından ve tüm dosya içeriğinden, davalı üçüncü kişinin, borçlunun mali durumu ile alacaklılarına zarar verme kasdını bilebilecek durumda olduğunun anlaşıldığı- İİK'nun 281/2 maddesi uyarınca uygulanan ihtiyati haczin tasarrufun iptali davasının kabulü ile kesin hacze dönüşeceği ve davacı alacaklının verilen ilamı icra dosyasına ibrazı ile cebri icra işlemine devam edileceği - Tasarrufun iptâli davalarında nisbi karar ve ilam harcının takip konusu (aciz vesikasında veya aciz vesikası hükmünde olan haciz tutanağında yazılı olan) alacağın miktarı ile -iptâl edilen- tasarrufa konu taşınır/taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değerinden hangisi az ise o miktar üzerinden hesaplanacağı-
Tasarrufun iptâli davalarında nisbi karar ve ilam harcının takip konusu (aciz vesikasında veya aciz vesikası hükmünde olan haciz tutanağında yazılı olan) alacağın miktarı ile -iptâl edilen- tasarrufa konu taşınır/taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değerinden hangisi az ise o miktar üzerinden hesaplanacağı–
Borçlu ile aralarındaki ticari ilişki nedeniyle aynı işkolunda faaliyette bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilebilecek kişilerden sayılması gerekeceği- İİK. mad. 278/III-2 uyarınca, edimler arasındaki aşırı farkın "bağışlama" hükmünde sayılıp iptale tabi olduğu- Edimler arasında aşırı farkın bulunduğu hallerde üçüncü kişinin iyiniyet iddiasının dinlenmeyeceği–
İİK. mad. 278/III-2 uyarınca ivazlar arasında fahiş fark bulunması halinde, yapılan tasarrufun "bağışlama" hükmünde olduğundan iptale tabi olduğu- Tapudaki satış değeri ile bilirkişiler tarafından belirlenen gerçek değeri arasında bir mislini aşan fahiş fark bulunmayan taşınmazın satın almış olan üçüncü kişi konumundaki davalının "borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını" bilip bilmediği hususu yeterince araştırılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu-