Davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa da, bununla bağlı olmayan mahkemenin diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Borçlu davalı tarafından satılan taşınmazın dükkan (İİK. mad. 280/son) değil de, villa niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, tapudaki satış bedeli ile taşınmazın gerçek değeri arasında fahiş fark bulunmadığı ve davalılar arasında akrabalık, tanıdıklık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunu gösteren bir ilişkinin de kanıtlanamadığı gözetilerek tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenmesi ticari yaşam içinde sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğu, takibe konu çekin düzenlenmesine neden olan temeldeki borcun doğum tarihinin tespiti hem tasarrufun iptali hem de istihkak davasının esasına etki edecek mahiyette olduğundan, bu tarihin, alacaklı ve borçlunun ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi ile saptanabileceği- Üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” ve İİK’nun 97/17. maddesi uyarınca alacaklının karşı dava olarak açtığı “tasarrufun iptali” davası niteliğindeki davada, borçlu tarafından ticari emtianın büyük bir bölümünün üçüncü kişiye devredilmiş olması halinde, İİK.’nun -tasarrufun iptaline ilişkin- 280/3 maddesinin uygulama alanı bulacağı-
Aralarında zorunlu dava arkadaşlığı olan davalıların yetki itirazlarını birlikte yapmaları gerekeceği- Davalılar arasındaki organik bağ nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi bulunduğu- Tasarrufun iptali davaları nispi harca tabi davalar olup karar ilam harcının takip konusu alacak miktarı ile iptali istenen tasarrufun değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden hesaplanması gerektiği-
Davalılar arasında muvazaalı olarak tanzim edilen bono ile bu bonoya istinaden yapılan icra takibinin durdurularak iptaline, anılan dosyadan hacizli taşınmazın satışının önlenmesine, muvazaalı senet ve buna dayalı takip ile bu takip dosyasından haciz konulması ve satış işleminin iptaline karar verilmesini talebiyle İİK 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasında, "davalıların mali ve içtimai durumları gözetildiğinde 120.000 TLlik paranın ticari bir ilişkiye dayanmadan borç verilebilecek miktar olmadığı, borç verdiği iddia edilen üçüncü kişinin ekonomik durumunun buna müsait olmadığı, davacının destekten yoksun kalma tazminatı alacağının belirlenmesi için açılan davada alınaın bilirkişi raporunda davacı için belirlenen tazminat alacağı ve rapor tarihi ile bononun tanzim tarihi nazara alındığında davalılar arasındaki bu borç-alacak ilişkisinin muvazaalı olduğunun açıkça anlaşıldığı, davalı borçlunun hakkındaki takibe itirazda bulunmadığı gibi mal beyanı vermediği halde davacı tarafından yapılan icra takibinde mal beyanı verip haciz konulan taşınmaz hakkında meskeniyet iddiasında bulunduğu, davalılar arasındaki alacak-borç ilişkisin gerçeği yansıttığı yönünden başka delil sunulmadığı, davalılar arasındaki borçlanma ilişkisinin muvazaalı olduğu" anlaşıldığından davanın kabulü ile takip ve dava konusu olan bononun ve bu bonodan dolayı yapılan takibin muvazaalı olduğundan iptaline, takip dosyası ile yapılmış haciz ve diğer işlemlerin iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
Şufa davası sonucu adına tescil yapılan davalı ve sonraki malikler açısından tasarrufun iptaline karar verilemeyeceği- Davalı borçlu ile 3. kişi tasarruf yönünden anılan taşınmaz tapudaki satış bedeli olan ile bilirkişi tarafından belirlenen bedel arasında fahiş fark bulunmakla birlikte, satış tarihi ile kat'i aciz belgesi arasında iki yıllık süre geçmiş olduğundan, tasarrufun İİK. mad. 278 gereğince iptali mümkün değilse de, davalı borçlu savunmasında "taşınmazı borca batık olduğu için akrabası olan davalı üçüncü kişiye emaneten ve bedel almadan devrettiğini" belirtmiş, ve davacı tanığının "taşınmazın, davalı 3. kişinin kocasından, borçlunun aldığı ... borcun teminatı olarak davalı 3. kişiye satış gösterildiğini" beyan etmiş olması karşısında, dava konusu taşınmazın satışına ilişkin borçlu ile davalı 3. kişi arasındaki tasarruf yönünden İİK. mad. 280/1 şartlarının oluşup oluşmadığının tespiti amacıyla taraflar arasında akrabalık, arkadaşlık, yakınlık, ticari ilişki bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği- Davalı borçlu, "dava konusu bir diğer taşınmaz hissesini borca batık olduğu için daha önceden tanıdığı ve ticari ilişki içinde olduğu davalı 3. kişiye emaneten ve bedel almadan devrettiğini" savunmuş olup, davalı 3. kişi vekilinin delil olarak sunduğu belgelerden, davalı 3. kişinin, davalı borçlunun babası ve kardeşleri ile önceden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yaptığı, yine borçlunun dayısından ve eniştesinden önceden taşınmazlar satın aldığı, bu taşınmazların dava konusu taşınmazın bitişiğindeki ve yanındaki parseller olduğu, dava konusu taşınmaz hissesi ilgili şufa davası açan ve taşınmazı adına tescil ettiren borçlunun abisinin, dava konusu taşınmaz hissesiyle ilgili satıştan bir önce noter huzurunda davalı 3. kişi lehine şufa hakkından vazgeçmesi olgusu karşısında, dava konusu bu taşınmaz hissesinin satışıyla ilgili davalı 3. kişinin durumunun da İİK 280/1 madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmazın 1/2 hissesi şufa davası sonuncunda mahkeme kararı ile davalı borçlunun abisi adına tescil edilmiş ve aynı gün davalı borçlunun abisi tarafından davalı 4. kişiye satılmış, diğer 1/2 hisse ise de borçlu tarafından bir başka 3. kişiye satılmış ve onun tarafından da aynı 4. kişiye davalı satılmış olup, davalı 4. kişiye yapılan satışın, dava açıldıktan sonra ve dava konusu parsel üzerindeki tedbir kararının mahkemece kaldırıldığı tarihten iki gün sonra olduğu görülmüş olup, tasarrufun iptali yönünden tüm bu olguların birlikte değerlendirilmesi gerektiği, bu davalı yönünden 'İİK 280/1 madde kapsamında kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı' şeklinde yapılan değerlendirmenin isabetli olmadığı-
Davalının davalı bankanın yönetim kurulu başkanı olan kişi ile akraba olduğu ve aralarında enişte-kayınbirader ilişkisi bulunduğu ve aynı şirketlerde ortak oldukları dosyaya sunulan nüfus kayıtları ile diğer belgelerde sabit olduğundan davalının, diğer davalı bankanın yönetim kurulu başkanı olan eniştesinin borçlu ile yoğun ticari ilişkisinden dolayı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun davalı açısından da iptali gerektiği ancak davalıdan taşınmazı 1 yıl 3 ay sonra satın alan son malik için davacının dilekçesi ile İİK’nın 283/II fıkrası gereğince bedele dönüşeceği de nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece dava konusu taşınmaz üzerindeki ipotek bedelinin kim yada kimler tarafından ödendiğinin tereddüde yer bırakmayacak şekilde araştırılması, taşınmaz fabrika binası olduğundan bu taşınmazın halen faal olarak fabrika niteliğinde olup olmadığı, dolayısıyla tasarrufa konu taşınmazın ticari işletme niteliğinde sayılıp sayılmayacağının irdelenmesi, ticari işletme niteliğinde ise İİK. mad. 280/son ve taraf delilleri değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Borcun doğumundan sonra borçlunun ticari emtiasının önemli bir bölümünü devralan 3. kişinin borçlu ile birlikte danışıklı hareket ettiğinin kabul edilmesinin gerekeceği-
Davalı borçlu şirket ile davalı 3.kişi şirket arasında organik bağ ve ticari işletme devri niteliğindeki tasarrufun İİK 280/1-2-3. maddesi gereğince iptale tabi olduğu; davalı 3.kişi şirket ile davalı 4.kişi şirket arasındaki tasarrufun, davalı 4.kişinin, borçlu şirketin durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olmaları nedeniyle İİK 280/1-2 maddeler gereğince iptale tabi olduğu- Dava konusu işletme devri niteliğindeki tasarrufun davalı borçlu şirket tarafından yapıldığı, diğer borçlunun bir tasarrufu olmadığı anlaşıldığından bu takip dosyası yönünden davanın reddi; şirket yönünden ise dava konusu tasarrufların takip konusu takip dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline, davacı alacaklıya iptal edilen tasarrufa konu menkuller üzerinde takip dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak cebri icra yetkisi tanınmasına harç ve vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin tarafların haklılık oranına ve belirtilen iki takip dosyasındaki alacak miktarı toplamı iptali istenen tasarruf miktarından daha düşük olduğundan iki takip dosyasındaki alacak miktarına göre hesaplanması gerektiği-
Borçlunun ortağı olduğu şirket ile üçüncü kişinin şirketi aynı işkolunda faaliyet göstermediği gibi, adresleri itibariyle de birbirine komşu olmadıkları ve taşınmazın şirketten değil ortağından vekil kullanılmak suretiyle satın alınmış olmasından dolayı, davalı üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırma ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilmesini zorlaştıracağını-