İptali istenen tasarrufların takip konusu borcun doğumundan sonra gerçekleştiği, borçlu H. H. K'un ölümü üzerine mirası reddetmeyen mirasçılar aleyhine yapılan takiplerin kesinleştiği ve borçlu miras­çılar adına 28.11.2011 tarihli kat'i aciz belgelerinin ibraz edildiğinin anlaşıldığı, ta­sarruf tarihinden İ.en beş yıl içinde 1.7.2009 tarihlerinde her iki dosyadan da borçlu hakkında icra takibine başlandığı dava ön koşullarının mevcut olduğu, davalı A. K'un borçlunun durumunu ve amacını bilmediğini İİK 279.madde gereğince ispatlayamadığı da göz önüne alınarak borçlu muris H. H. K. ile lehine tasarruf­ta bulunduğu oğlu davalı A. K. arasındaki dava konusu 6.11.2006 ve 8.11.2006 tarihli tasarrufların İİK 280/l-2.maddeler gereğince ... 2.İcra Müdürlüğünün 2009/1141 ve 2009/1143 sayılı takip dosyalarındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İİK. mad. 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, icra takibine dayanak borcun iş kazasından kaynaklandığı, borçlunun mahcuzları kaza tarihinden sonra kurucusu ve ortağı olduğu davacı üçüncü kişi şirkete fatura karşılığında devrettiği, İİK’nin 44. maddesindeki gereklerin yerine getirilmediği ve İİK. mad. 280/3 uyarınca, üçüncü kişinin borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilebilecek durumda olduğu- Üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” ve aynı Kanun’un 97/17. maddesi uyarınca karşı dava olarak açılan “tasarrufun iptali” davasında, tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verildikten sonra “…dava konusu yapılan taşınırlar üzerinde davacı alacaklıya alacak ve fer’ileri ile sınırlı olarak cebri icra yoluyla alacağını alma yetkisinin tanınmasına…” şeklinde hüküm kurulması gerekirken, “…istihkak davacısı ve borçlu arasında yapılan devir işlemlerinin iptaline…” denilerek infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulmasının hatalı olacağı-
Temlik işleminin, bu iki şirket arasında organik bağ bulunduğu ve 3. kişinin davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu gerekçesi ile iptaline karar vermek gerekeceği-
Davalının, annesi olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali gerekeceği (İİK. mad. 280/II)-
Borçlu ile kardeşinin eşi arasındaki tasarrufun 6183 s. K. mad. 28/1-1 uyarınca bağışlama hükmünde sayıldığı ve iptale tabi olduğu- Davalı üçüncü kişi, kardeşinin eşi olan borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceği (6183 s. K. mad. 30)- Mahkemece yapılan tasar­rufun, "tasarruf tarihindeki alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline" ka­rar verilmesi gerekirken, "tasarrufa konu satış işleminin iptali"ne karar verilmesi ile yetinilmiş olmasının doğru olmadığı-
Her iki tüzel kişilik borçlu şirket ile davalı 3. kişi şirketin yetkilisinin aynı kişi olduğu ve alacağın temlikine konu olan alacağa ilişkin davanın devamı sırasında söz konusu temliki tasarruf işleminin yapılmış olmasının olağan hayat tecrübelerine uygun düşmediği anlaşıldığından, borçlu ve davalı şirket arasında söz konusu organik bağın bulunmasından dolayı davalı şirketin, borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü ile tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği- İptal edilen tasarruf işlemi belirtilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğu; tasarrufun sadece alacak ve ferileri ile sınırlı olacak şekilde iptaline karar verilmesi gerektiği-
Davalı üçüncü kişi şirketin davalı borçlu şirketten olan alacağına mahsuben taşınmazları satın alması ve her iki davalının da aynı sektördeki bir markanın satıcısı ve yetkili servisi olması (yani, üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması) (İİK. mad. 280) ve taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunması (İİK. mad. 278) nedenleriyle yapılan tasarrufun iptali karar verilmesi gerekeceği-
Baba-oğul olan davalılar arasındaki dava konusu taşınmaz satışa ilişkin tasarrufun İİK 278 ve 280. maddeler gereğince iptale tabi olduğu- Dava konusu tasarrufun iptali ile takip dosyalarındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak cebri icra yetkisi tanınmasına,davacının alacağını aldıktan sonra satış bedeli kalır ise davalı M.A.'a verilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın satış (tasarruf) tarihi ile kat'i aciz belgesi arasında İİK. mad. 278/2 'de öngörülen iki yıllık süre geçmiş olduğundan, tasarrufun bu madde gereğince iptal edilemeyeceği- Davanın İİK. mad. 284 gereğince beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı anlaşıldığından, davalı borçlu ve üçüncü kişi arasındaki (taşınmaz hissesinin satışına ilişkin) tasarrufun İİK. mad.  280/1 gereğince iptale tabi olup olmadığının tesbiti amacıyla, davalıların aile nüfus kayıtları istenerek akrabalık durumunun belirlenmesi, vergi ve ticari sicil kayıtları istenerek iş ortaklığı olup olmadığının tespiti, davalı üçüncü kişinin taşınmazda hissedar olması nedeniyle borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı ve bu kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu- İİK mad. 283 gereğince davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği- İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahsın nakden tazmine mahkûm edilmesi gerektiği, üçüncü kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri kadar olduğu-