Dava, yönetici sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir...
Yerel Sulh Hukuk Mahkemesinin kararıyla, hissedar muris ............'ın mirasının tüm yasal mirasçıları tarafından kayıtsız şartsız reddedildiğinin tespit ve tesciline karar verildiği ve anılan kararın ............. tarihinde kesinleştiği, tüm mirasçılar mirası reddettiği için TMK 612. maddesi uyarınca iflas hükümlerine göre tasfiye hususunda gerekli işlemleri yapmak üzere tereke mahkemesine ihbarda bulunulduğunun, resmen yönetilme ve tasfiye istemli ve tespit istemli tereke dosyalarının mevcut olduğunun anlaşıldığı, TMK'nın 612. maddesi uyarınca; en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, iflâs hükümlerine göre tasfiye edildikten sonra, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği, tasfiyenin sonuna kadar mirasçıların terekeyi iktisap edemeyeceği ve murisin terekesi hakkında tasarruf işlemlerinin tamamının tereke tasfiye memuru tarafından yerine getirileceği, o halde, şikayetçilerin, muris .........'ın hissedar olduğu taşınmazın ihalesinin feshine yönelik şikayetlerinde aktif husumet ehliyetleri ve hukuki yararları bulunmadığından, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin kabulü ile ihalenin feshi yönünde hüküm tesisinin ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddinin isabetsiz olduğu-
İİK’nun 282. maddesi hükmü gereğince bu tür davalarda, davalı olarak borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunduğu- Buna göre davalı olarak borçlu ile birlikte lehine tasarrufta bulunulan üçüncü kişi ve bunlar tarafından devir halinde diğer üçüncü kişilerin yasal hasım olmaları gereği açık olduğu- Taraf ehliyeti dava koşullarından olup mahkemece öncelikle ve resen incelenmesi gereken hususlardan olduğu- Murisin en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği-
İİK’nun 282. maddesi hükmü gereğince bu tür davalarda, davalı olarak borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığının olduğu- Buna göre davalı olarak borçlu ile birlikte lehine tasarrufta bulunulan üçüncü kişi(ler)in ve bunlar tarafından devir halinde de diğer üçüncü kişilerin yasal hasım olacağı- Taraf ehliyeti dava koşullarından olup mahkemece öncelikle ve resen incelenmesi gereken hususlardan olduğu- Türk Medeni Kanununun 612.maddesinde "En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin ise mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği" düzenlenmiştir. Yani murisin en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği-
Mülga 743 s.. MK.'nun 552. maddesinin eski İsviçre Medeni Kanununun 553. maddesinden çevrilmesi sırasında hatalı çeviriyle yasalarımıza işlediği- İlgili İsviçre Medeni kanunu maddesinde “en yakın kanuni mirasçıların hepsi tarafından reddolunan miras, iflas dairesinde tasfiye olunur. Borçların ödenmesinden sonra tasfiye bakiyesi, red vaki olmamış gibi hak sahiplerine ait olur” hükmüne bakılarak, yanlış çevrilen kanun maddesinin değil zikredilen kanun hükmünün, "ölenin en yakın mirasçıları tarafından red edilen mirasın tasfiye edileceği, borçlar ödendikten sonra geriye kalan kısmın bulunması halinde, red vaki olmamış gibi hak sahibi olanlara verileceği şeklinde yorumlanması gerektiği" şeklinde yorumlanması gerektiği-
Eldeki dosyada verilen karar ile yerel sulh hukuk mahkemesinin ....... tarihinde verilen karar birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın mirasının, en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından reddedildiğinin anlaşıldığı, hal böyle olunca, Türk Medeni Kanunu'nun 612. maddesi gereğince terekenin, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği ve tasfiye sonunda arta kalan değerlerin, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği, Yasa'da hak sahibi olarak tanımlanan kişilerin, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçıları olan ....., ......, ......., .......... ve ........ oldukları, terekeden arta kalan değerin davacı ............ dışındaki diğer davacılara verilmesi söz konusu olmayacağı gibi; diğer davacıların terekenin pasifinden de sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı, bu hali ile davacı ........... dışındaki diğer davacıların dava açmak için taraf olma sıfatı bulunmadığından belirtilen davacılar yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davacılar hakkında da mirasın hükmen reddin tespitine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davalının mirasçılarının mirası reddettikleri, bu yöndeki kararın kesinleştiği ve davalının terekesine tasfiye memuru atandığı gözetilerek, dahili davalı sıfatı ile davaya katılımı sağlanan ancak taraf sıfatları kalmayan mirasçılar hakkında husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi; esas hakkındaki hükmün ise tereke aleyhine kurulması ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği-
Murisin mirasının en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından reddolunduğundan, sulh hukuk mahkemesinin "murisin terekesinin TMK 612 uyarınca iflas hükümlerine göre tasfiyesine, tasfiye kararının infazı için dosyanın icra müdürlüğüne gönderilmesine" karar verdiği anlaşıldığından, şikayete konu ihale icra müdürlüğünce yapılsa da, bu konu ile ilgili şikayetlerin icra mahkemesinde değil, sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Mirasın sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye prosedürünün uygulanıp uygulanmayacağı ve mirasın iflas hükümleri ile tasfiyesi halinde mirası reddeden mirasçılar bakımından atanacak/yetkilendirilecek bir temsilciyle davaya devam edilmesi gerekliliği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davacı karşı davalının, istinaf aşamasında öldüğü, istinaf mahkemesince müteveffa vekilinin huzuruyla davaya devam edilip, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, taraf teşkilinin sağlanması için TMK’nın 612. maddesi ve ilgili mevzuata göre işlem yapılıp, taraf teşkili sağlandıktan sonra taraf vekillerinin istinaf istemleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmaksızın karar verilmesinin doğru olmadığı-