Tasarrufun iptali talebinin mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunduğundan asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu-
Tescil işleminin yaptırılmamış olması nedeniyle Ticaret Borsası YK Kararı ile belirlenen tescil ücreti ve gecikme cezasının davacı tarafça ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibi bakımından davacının davalı Borsaya açtığı menfi tespit davası (İİK 72)- İdari işlemlerden dolayı zarara uğrayanların, idare aleyhine, idari yargı yerinde tam yargı davası veya idari işlemin iptali davası açabileceği (İYUK 2/I-b)- Davada “idari nitelikte bir karar ya da işleminin” iptali değil, davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığının tespiti (İİK. 72) talep edildiğinden, uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı olduğu- İdari yargıda İcra ve İflas Kanunu’na dayalı olarak açılan menfi tespit davasının görülemeyeceği-
“Aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi” istemine (TMK 652) ilişkin davanın sulh hukuk mahkemesinde görüleceği-
Yabancı devletinin haksız fiil sebebiyle sorumluluğuna dayanıldığından, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin özel hukuktan kaynaklanan bu haksız fiil bakımından 3. kişi durumunda bulunduğu-Tazminat isteğinin, İYUK 2'de belirtildiği şekliyle idarenin herhangi bir işlem ve eyleminden kaynaklanmadığı, tazminatın ödeneceği kişilerin, tazminat miktarı ve ödeme biçiminin belirlenmesi yetkisine ve idarenin bu yöndeki işlemlerine yönelik de olmadığı, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın yabancı devlete izafeten ifa edilmesi sorumluluğunu üstlendiği, somut olay bakımından kanunlarla düzenlenmiş ve miktarı belli, idarece kendiliğinden ödenmesi gereken bir alacaktan henüz bahsedilemeyeceği, alacakların miktarının ancak tazminat davalarının sonuçlanmasına göre tespit edilebileceği gözetildiğinde adli yargının görevli olmasının benimsenmesi gerektiği- Yargı yolu caiz olmadığından bahisle görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu- Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarının sadece ilişkin oldukları dava bakımından bağlayıcı olduğu-
Mimari projeye aykırı olduğu iddia edilen balkonun eski hâle getirilmesi istemine ilişkin eldeki davada, dosya kapsamı itibariyle sitede toplu yapıya geçilmediğinden uyuşmazlığa genel hükümlerin uygulanarak davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Anne ile çocuk arasında soybağı doğum ile kurulacağından ve ...'ın gerçek annesinin ... olup, ... olmadığı ile gerçek babasının da ... olmadığına ilişkin talep bir bütün olarak gerçeğe aykırı beyanla baştan beri yanlış olan sicilin düzeltilmesi niteliğinde olduğundan, söz konusu talepler bakımından davanın 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davası olduğu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinde düzenlenen nüfus kaydının düzeltilmesi davalarına Nüfus Müdürlüğü temsilcisinin katılımıyla asliye hukuk mahkemesinde bakılacağı-
İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın masa borcu olup olmadığı yönündeki inceleme, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda, genel mahkemelerce tespit edilecektir; İİK'da masa borçları için İİK'nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından, bu mahkemenin HMK'nın 2. maddesine göre asliye hukuk mahkemesi olduğunun kabulü gerekeceği-
Dava 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden önce, 23.02.2010 tarihinde, açıldığından davada 1086 sayılı HUMK’nın 1. maddesi hükmünün uygulanması gerekeceği, dava tarihi itibariyle mirasçılık belgesinin iptali sulh hukuk mahkemesinin görevinde olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Dava dilekçesinin içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davacı kat malikinin kat maliki olmayan davalıya, apartman ortak alanına el atması nedeniyle müdahalenin men’i ve ecrimisil istediği anlaşıldığından, davanın 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre değil genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği dolayısıyla davanın HMK'nin 2. maddesi kapsamında kaldığı, görevli mahkemenin ise asliye hukuk mahkemesi olduğu-
Somut olayda, davalı konut yapı kooperatifi olup tüketici vasfının olmadığı- Keza davacı emlak komisyoncusu ise de, kooperatif tüketici olmadığından taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı TKHK kapsamı dışında kaldığı anlaşıldığına göre davaya bakma hususunda genel mahkemelerin görevli olduğu- Öte yandan simsarlık sözleşmesi ilişkilerinin tüketici yasası kapsamına alınması, taraflardan birinin tüketici olmadığı davanın tüketici mahkemesinde görülmesi sonucunu doğurmayacağı-