Cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkin davada, "Ödeme için teslim Tutanağı" başlıklı belge örneğine itiraz edildiğinden mahkemeye aslı sunulup üzerinde inceleme yapılması gerekip belge aslı mahkemece verilen süreye rağmen sunulmadığından bu belgeye itibar edilemeyip bu belgenin yazılı delil başlangıcı sayılarak tanık dinlenemeyeceği ve ispat yükünün davalıda olduğu kabul edilerek, delillerin toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin davada, davanın görülebilirlik koşulu olarak terekeye temsilci atanıp, ölünceye kadar bakma akdinin yapıldığı tarihte mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınıp, ehliyetli olduğunun saptanması halinde ise hile hukuksal nedeni üzerinde durularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekili tarafından ibranameye karşı çıkılmamış olup ibranamenin başka bir hukuki ilişki nedeniyle davalıya verildiğinin ispat yükünün davacıya ait olduğu-
Prime esas kazancın tespitine dair davada ücret miktarı 6100 sayılı HMK'nın Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle 1086 sayılı HUMK'nun 288. maddesinde (6100 sayılı HMK'nun 200. maddesi) belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle ispatı mümkün olduğundan, buna göre araştırma yapılması gerektiği- İlk hükmü temyiz etmeyen davalı yönünden artık hükmün kesinleştiği, bu nedenle davalı vekilinin direnme kararını temyizde hukuki yararının bulunmadığı-
İ. sözleşmesinin, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği, yazılı delil bulunmasa da taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılan parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) "delil başlangıcı" niteliğinde bir belge varsa HMK. mad. 202 uyarınca inanç sözleşmesinin "tanık" dahil her türlü delille ispat edilebileceği- Banka cevabından, davacının iki adet kredi taksidi ödemesinin mevcut olduğu anlaşıldığından bu ödemelerin yazılı delil başlangıcı olup olmadığının değerlendirilmesi, yazılı delil başlangıcı olduğuna karar verilirse davacıya tanık listesini bildirmesi için süre verilip, bildirilen tanıkların dinlenmesi, toplanan ve toplanacak delillerin tümüyle değerlendirilmesi ve TBK. mad. 97 hükmü de gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Kira sözleşmesinin varlığının ancak, yazılı delille ispat edilebileceği- Sözlü kira sözleşmesi kurulduğu yolundaki savunmanın, ilgilisine yemin teklif etme hakkı verebileceği; ayrıca HMK. 202 ve 203. maddelerinde değinilen ayrıcalıkların da gözetilmesinin gerekeceği- Senetle ispat zorunluluğuna (HMK. mad. 200) ilişkin miktarın yıllık kira tutarına göre belirleneceği-
TTK. mad. 661 uyarınca, zamanaşımına uğramış bir bonoda yazılı alacağın temel ilişkiye dayanılmak suretiyle talep edilebileceği ve bu isteme ilişkin davalarda gerek temel ilişkinin varlığını ve niteliğini, gerekse o ilişkiden doğan bir alacağın bulunduğunu ve alacak miktarını kanıtlama yükümlülüğü davacıya ait olduğu- Dava konusu olan bononların, zamanaşımına uğramış olmaları nedeniyle kambiyo senedi niteliğini kaybettiği, HMK’nın 202/2. maddesinde delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olduğu, HMK’nın 202/1. maddesinde ise yazılı delil niteliğinde bir belgenin bulunması halinde, senetle ispatı gereken bir hukuki işlemin tanıkla ispat edilebileceği, adli tıp raporu ile dava konusu bonolardaki imzanın davalıların murisine ait olduğu ve bu haliyle muris tarafından düzenlenen bonoların zamanaşımına uğramış olmakla yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, temel ilişki konusunda tanık deliline başvurulduğu, dinlenen tanık beyanlarından davalıların murislerinin davacıya borçlu olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tarafların kişiliği yönünden ticari nitelik bulunmayan olayda zamanaşımına uğramış bonoya ilişkin davanın Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görüleceği-
Davacı, davasını senetle ispat etmek zorunda ise de delil başlangıcı bulunması halinde tanık dinlenebileceğinden davalı bakanlıkça düzenlenen delilin, delil başlangıcı niteliğinde olup davacının tanık dinletmek istemesine rağmen, gerekçesiz olarak tanık dinletme talebinin reddine karar verilemeyeceği-
İnanç ilişkisinin, yazılı delil ya da yazılı delil başlangıcı bulunması halinde her türlü delil ile kanıtlanabildiği ancak somut olayda bu nitelikte bir delilin bulunmamasından ötürü davanın reddine karar verilmesi gerektiği-