Prime esas kazancın tespitinin istendiği davada re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu ve davanın kamu düzenini ilgilendirdiği bu nedenle prime esas kazanç belirlenirken belge (senet) ile ispat kuralları ile bağlı olunmadığı-
Davacının karar düzeltme istemi üzerine yapılan inceleme neticesinde aynı Dairenin 19/02/2018 tarihli ve 2017/3033E-2018/1991K sayılı kararıyla; HMK'nin 199. maddesi ile mailin belge olarak kabul edildiği, davacının davasını ispat etme yükümlülüğü altında olmakla birlikte, delil olarak davalı tarafından gönderildiğini iddia ettiği, dava konusu borcun kabul edildiğine ilişkin beyan ve bu borca ilişkin ödeme planını içeren e-mail çıktısını sunduğu, ancak mahkemece davacı tarafından sunulan e-mail çıktıları yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, davalı davacının sunduğu e-mailin kendisi tarafından gönderilmediğini, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen e-mail çıktısının delil başlangıcı olma koşullarını sağlamadığını savunduğu gözetilerek, davacının delil olarak dayandığı e-mail çıktısındaki davalıya ait olduğu iddia edilen mail hesabının davalıya ait olup olmadığı, e-mailin davalı tarafça gönderilip gönderilmediği konusunda bilirkişi raporu alınarak, e-mail çıktıları hakkında davalının savunması doğrultusunda araştırma yaptırıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerektiği-
Zamanaşımına uğrayan senetler adi senede dönüşmeyeceğinden, alacağın ispatı açısından tek başına yeterli olmayacağı, (yazılı) delil başlangıcı olarak kullanılabileceği- Dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmayan davacının ön inceleme duruşmasından sonra tanık deliline dayanmasının mümkün olmadığı- Dosya içerisinde yer alan muacceliyet sözleşmesi incelendiğinde temel alacağa ilişkin herhangi bir atıfta bulunulmadığı- Davacı her ne kadar bilirkişi deliline dayanmışsa da, davalılar tacir olmayıp dava da ticari dava niteliğinde olmadığından akdi ilişkinin ispatı noktasında davacının ticarî defterlerinin incelenmesinin sonuca etkili olmayacağı-
"Davacının davalının nakit ihtiyacını temin etmek üzere borç verdiğini" beyan eden tanıkların bizzat görgüye dayalı bilgileri olmadığından, zamanaşımına uğramış olan senetler yönünden davacının alacağın varlığının ispatlayamamış olduğu-
İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, taraflarca imzası inkar edilmeyen sözleşmeye göre, davacının davalıya ödemesi gereken borç miktarı ve ödeme tarihinin de belli olduğu- Geçerli bir sözleşme ile ödeme tarihi ve miktar belirlendiğine göre ve geçerli sözleşmelerde denkleştirici adalet ilkesinin uygulanmayacağı da gözetildiğinde, mahkemece, denkleştirici adalet ilkesine göre yapılan hesaplama ile belirlenen miktarın depo edilmesi konusunda davacıya muhtıra gönderilmesinin doğru olmadığı- Davacı tarafından sunulan ödeme belgelerindeki yazı ve imzanın davalıya ait olması halinde bu belgelerin ödeme hususunda delil başlangıcı teşkil edeceği ve tanık dinlenilebileceği-
Davalı ve bir kısım davalıların murisi ile dava dışı davacının kayınbiraderi arasındaki alacak borç ilişkisine dayalı olarak tanzim edilen ve davalı ve bir kısım davalıların murisi tarafından imzalanan ibranameler nedeniyle davacı için inanç sözleşmesinin varlığına yönelik bir çıkarım yapılması ve bu doğrultuda söz konusu ibranamelerin davacı lehine yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge kabul edilmesinin mümkün olmadığı-
İnanç sözleşmesinin ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği, bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği- Davalı tarafça sonradan bulunduğu iddia edilen belge davacı tarafça inkar edilmiş ve davacının imza ve yazı örnekleri alındıktan sonra bu belgenin altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığı ve bu belgedeki yazıların davacıya ait olup olmadığı hususlarında yaptırılan bilirkişi incelemesinde imzanın davacının elinden çıktığı, bu belge üzerinde yazılı bulunan yazı ve rakamların davacının elinden çıkmadığı anlaşıldığından, yazılı delil niteliğindeki diğer sözleşme uyarınca davacının tapu iptal ve tescil davasını kanıtladığından dava konusu taşınmazın davalı adına tescilli 1/2 payının iptali davacı adına tesciline, tazminat talebi ise kanıtlanamadığından reddine karar verilmesi gerektiği-
İnanç sözleşmesinin ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği, bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği- Tapuda kayıtlı bir taşınmazı kazanan kimseye karşı, TMK'nun 1023. maddesinde öngörülen iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan tapu iptali davalarında, dava açma iradesinin kazanımın kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığı, kaldı ki öyle olmasa bile buradaki kötü niyet iddiasının hukuki niteliği itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan ileri sürülebileceği kabul edildiğinden bu durumun hakim tarafından resen nazara alınması ve kazanmanın kötü niyetle vuku bulup bulmadığının tartışılması, davacıya bu konudaki delillerinin sorulması ve toplanması gerektiği- TMK'nun 1023. maddesine dayanan kazanmayı resen dikkate alacak olan hâkimin, dosyadan anlaşılıyorsa iyi niyet şartının gerçekleşmediğini de resen dikkate alması gerektiği- Davacı tarafından, dahili davalının kötü niyetli olduğu ispatlanamamış olmasına rağmen dahili davalının kötü niyetli olduğu kabul edilerek tapu iptal ve tescil hükmünün kurulmasının doğru olmadığı-
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olduğu-
Ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, defter kayıtlarının aksinin senet le ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi için, aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanması ve hukuki işlemi muhtemelen göstermesinin zorunlu olduğu- Bu koşulu taşıyan elektronik verilerin de delil başlangıcı teşkil edebileceği-