Dava, hile ve korkutma (ikrah) hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir...
Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir...
Asıl dava, hile hukuksal nedenine dayalı üyelik iptali, olmazsa tazminat istemine; birleştirilen dava ise üyelik iptali, tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir...
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir...
Tapu kayıtları aleni olduğu gibi, resmi satış sözleşmesinde de; taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğu yazılı olup, sözleşmede davacının imzası bulunmadığı, davacının, davaya konu taşınmazı üzerinde ipotek olduğunu bilerek davaya konu taşınmazı satın aldığı, TBK'nun 30 ve 36 ncı maddelerinde düzenlenen yasal koşulların mevcut olmadığı, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde, mesaj delillerinin değerlendirilmediğini ileri sürdüğü, ancak eldeki davanın taşınmazdaki ipotekten kaynaklı borçtan alıcının sorumlu olmadığı, ipotekten satıcının sorumlu olduğuna yönelik bir dava niteliğinde bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiği-
7. HD. 20.11.2024 T. E: 240, K: 5123
Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir...
Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir...
Uyuşmazlığın tapu iptal ve tescil davasına ilişkin olduğu - Davacı asilin 20.01.2020 tarihli celsede; " benim boşandığım eşim bu taşınmaz ile ilgili dava açtı, o dava reddedildi. Tapu benden geçtiği için davayı benim açmam gerekiyormuş, ben bu davayı davalı taraf taşınmazın yarısı gerçekte eski kayınbiraderimin olduğu için hepsini satmaya kalkınca davayı açtım. Yoksa bana ev alacaklardı, almadılar diye açmadım. Tanıkların ikisi de doğru söylemişlerdir." şeklinde beyanda bulunduğu, ancak duruşma tutanağının sahteliği iddia edilmemiş olup, mahkemece duruşmada alınan ve zapta geçirilen davacının bu beyanının ayrıca imza ile tasdik edilmesine gerek olmadığı - Zira tanık beyanlarıyla da uyumlu olarak davacı tarafça istikrarlı bir şekilde ortaya konulan maddi vakıaya ilişkin kabulün hatadan da kaynaklanmadığının dosya kapsamınca anlaşıldığı, davacı tarafça vakıanın ileri sürülmesinde maddi hata bulunduğu devam eden yargılama aşamasında hatta temyiz aşamasında dahi ileri sürülmediği gibi sahtelik iddiasında da bulunmadığı sabit olduğu - Bu nedenle hile olgusuna dayalı olarak dava açılmış ise de dava dilekçesinde dayanılan vakıa hakkında davacının yukarıdaki beyanı ve bu beyanla uyumlu tanık ifadeleri tüm dosya kapsamıyla bir arada değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacı şirketin ortağının talimatı üzerine dava dışı şirket tarafından davalıya devredilen dava konusu bağımsız bölümlerin evlilik dışı bir araya gelerek bir süre karı-koca hayatı yaşamak amacıyla mı yoksa resmî evlilik birlikteliğini sağlamak amacıyla mı devredildiği, taşınmazların meşru olmayan bir maksadın istihsali için mi yoksa irade fesadı sonucunda mı verilmiş olduğu- Yargıtay 7. HD'nin ikinci tarihli bozma kararı, önceki bozmayı ortadan kaldırır nitelikte olup davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış olması sebebiyle de kesin nitelikte olduğu ve ilk derece mahkemesince bozma kararına uyularak verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği- 6460 s. K. m. 1 ile HMK m. 373 üncü maddesine eklenen altıncı fıkranın usulî kazanılmış hakkın istisnasını teşkil etmesi nedeniyle ilk bozma kararına uyulmakla alacaklı yararına usulî kazanılmış hak doğmadığı- Davaya konu taşınmazların devrinin davalının irade sakatlığı yaratan bir davranışı karşılığı yapılmadığı gibi, protokolün iki tarafın hür iradesi ile imzalandığı ve iradi olarak taşınmazların davalıya devredildiği kanaatine varıldığından dava dışı ...'ın ve devir yapan davacı şirketin temlik anında iradelerinin sahih olduğu, meşru olmayan bir maksadın söz konusu olmadığı, dava konusu taşınmazların tesciline dayanak oluşturan resmî senet geçerli olduğundan davalı adına oluşan tescilin yolsuzluğundan bahsedilemeyeceği- "Taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmalar karşısında hata, hile veya ahlaka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesine yönelik bir davranış ve olgunun söz konusu olmadığı, ayrıca ispat kuralları çerçevesinde davacı tarafça ileri sürülen vakıaların ispat edilemediği, ispat edilemeyen davanın redde mahkum olduğu ve davanın reddinin de bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-