Haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukatın, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorunda olduğu- Haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de, işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebileceği-
Avukatlık Kanununun 34. maddesinde düzenlenmiş olan, “avukatın özen borcu”nun, objektif sorumluluk olduğu göz önüne alındığında; basiretli bir avukatın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmaması, üstelik bir süre sonra üçüncü duruşmada da aynı olayın tekrar etmesi, “özen borcu” konusundaki yükümlülüğün yerine getirilmediğinin açık bir göstergesi olduğu- Davalı müvekkilin, davacı avukatına olan güveninin sarsıldığının, dolayısıyla azlin haklı olduğu, haklı azil halinde; müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü olmadığından, mahkemenin asıl davaya ilişkin olarak azlin haklı olduğuna dair kararının yerinde olduğu-
Vekaletten azil gibi istifanın da taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceği- Haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de işe devam etme olanağı mevcut olmadığından avukatın, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebileceği- Davacı ile davalı arasında imzalanmış olan avukatlık sözleşmesinde, davacı avukatın alacağı ücretin toplam 18.200,00 TL olduğu bunun 9.100,00 TL sinin 10 nisanda kalanın ise 10 mayısta ödeneceği anlaşılmakta olup. mahkemece takip tarihi itibariyle 10 mayısta ödenmesi gereken kısmın henüz muaccel olmadığından bahisle davanın muaccel olan kısmı yönünden kabulüne karar verilmişse de, sözleşmede belirtildiği gibi ve ayrıca istifa tarihi itibariyle davacı avukat dosyadan elini çektiğinden tüm vekalet ücreti alacağı muaccel hale gelmiş olduğu ve bu durumda mahkemece, davanın 18.200,00 TL asıl alacak yönünden kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dava dışı şirketin tüm aktif ve pasifleriyle birlikte davalı şirkete devredilmiş olması karşısında, davalı şirketin kural olarak bu şirketin tüm borçlarından ve bu arada davacı ile yapılan vekalet sözleşmesinden doğan ücret ve diğer borçlardan da, külli halefiyet gereğince sorumlu olduğu ve bu nedenle dava konusu olayda davacının, dava dışı şirketle arasındaki sözleşme gereğince, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih itibariyle muaccel olmuş olan ücret alacaklarının tamamından davalının tümüyle sorumlu olduğunun kabulü gerektiği- Davalı şirketin davacı ile değil, başka bir avukatla çalışmak istemesi ve bu nedenle ona vekalet vermemiş olmasının, avukatın azli niteliğinde olmadığı gibi ve Avukatlık Kanunu’nda düzenlenen haksız azlin sonuçlarını da doğurmayacağı- Dava dışı şirketin tüzel kişiliğinin sona erme tarihi itibariyle, davacının takip etmiş olup da, henüz ücretinin muaccel olmadığı devam eden dosyalar yönünden tam bir ücret isteyemeyeceği, ancak bu dosyalar yönünden sarf etmiş olduğu emek ve mesaisine, hak ve nesafete göre belirlenecek bir ücrete hak kazandığı kabul edilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki vekalet ilişkisi, davalı avukatın ihmal ve özensizliği sebebiyle sona erdirildiğinden, müvekkili davacı adına herhangi bir dava açmayan, suç duyurusunda bulunmayan ve masraf belgesi de ibraz etmeyen davalının, vekalet ücreti talep edemeyeceği gibi, kendisine ödenen ücreti de tamamen iade etmekle yükümlü olduğu-
Haklı azil halinde ancak; azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücretinin talep edilebileceği, bu itibarla somut olayda; 10.05.2011 tarihli azlin davacıya ulaştığı 01.06.2011 tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen dava ve icra dosyası bulunmadığından, vekalet görevi tamamlandığından davacının sözleşme, mahkeme ve icra karşı yan vekalet ücreti, yani tüm vekalet ücreti taleplerinin mahkemece reddine karar verilmesi gerektiği-
Gerekçe olarak sadece dava ihbar olunan kişinin duruşmadaki beyanı ve dosya kapsamına göre denilmek suretiyle soyut ifadelerle azlin haksız olduğu kabul edilmişse de, davalı tarafından ileri sürülen azil nedenleri incelenip değerlendirilmediği gibi, mali müşavir olan bilirkişi tarafından da bu konuda herhangi bir inceleme yapılmadığı,ki maddi vakıalar hariç olmak üzere davacı avukatın görevini özenle ve sadakatle yerine getirip getirmediği konusunda tanık dinlenemeyeceği, mahkemenin, beyanını hükme esas aldığı ihbar olunanın davalı ile arasında husumet bulunduğu da anlaşıldığından eksik inceleme ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Azlin haksız olması halinde vekil sözleşme konusu davaların sonuçlanıp sonuçlanmadığına bakılmaksızın ücrete hak kazanacağı- Azlin haklı olup olmadığı hususunun yöntemince araştırılarak açıklığa kavuşturulması gerektiği- Her hakkın kullanılmasında olduğu gibi sözleşmede tanınan azil hakkının da iyiniyet kurallarına uygun olarak kullanılması gerektiği-
Davalının savunmasında ve azilnamesinde bildirmiş olduğu azil nedenleri ile ilgili ayrı ayrı inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle avukatın azlinin haklı olup olmadığı irdelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Avukat ve müvekkil arasındaki ilişkinin temeli “güven” unsuruna dayalı olup, davacı avukatların, davalı müvekkilleri ile arasında husumet bulunan dava dışı kardeşinin de vekilliğini üstlenmiş olmaları ve davalının bu durumu kabul etmediğini bildirmiş olmasına rağmen, davalının hasmı durumunda olan kardeşi ile vekalet ilişkisini sona erdirmemiş olmalarının, davalı müvekkilin avukatına olan güvenini sarsan, vekilin sadakat borcuna aykırı davrandığını gösteren bir husus olduğu ve davalının davacı avukatları haklı olarak azlettiğinin kabul edilmesi gerektiği-