Davacı avukatın, vekalet görevinden azlini haklı kılan herhangi bir neden bulunmadığı, vekil konumundaki davacının, 'davanın sonucu bakımından umutlu olmadığı ve hakimin taraflı olduğu konusundaki izlenimlerini' gönderdiği notla müvekkili ile paylaşmasının olağan olduğu, söz konusu yazıda yer alan sözlerin, azli gerektirecek ve taraflar arasındaki güven ilişkisini ortadan kaldıracak nitelikte bulunmadığı, Avukatlık Kanunu'nun 174/2. maddesi gereğince, haksız azledilen avukatın, takip ettiği her dava ve takip için avukatlık ücretinin tamamına hak kazanacağı, davacının, sözleşme gereği ve ayrıca ticaret mahkemesinin dosyasında hesaplanan avukatlık ücretine hak kazandığı gerekçesiyle, davalının icra takibine karşı yaptığı itirazın iptaline ve asıl alacak, harç, icra takip masrafları ve avukatlık ücreti gibi ferileri ile birlikte toplam miktar üzerinden çıkarılan depo kararı üzerine, belirlenen tutar mahkeme veznesine yatırıldığından, iflas davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Avukatlık Kanununun 34. maddesinde düzenlenmiş olan “avukatın özen borcu”nun, objektif sorumluluk olduğu göz önüne alındığında; basiretli bir avukatın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmaması, bunun sonucunda da dosyanın müracaata bırakılması, üstelik bir süre sonra aynı olayın tekrar etmesi, “özen borcu” konusundaki yükümlülüğün yerine getirilmediğinin açık bir göstergesi olduğu- Davalı tarafından savunmada değinilen, “işlerin yoğunluğu”, “adliyenin geniş ve mesafeli olması”, “duruşma saatlerinin çakışması” gibi subjektif nedenlerin dikkate alınmasının mümkün olmadığı, taraflar arasındaki “güven ilişkisi” vekalet akdinin en önemli unsurlarından olup, davalı müvekkilin, iki kez işlemden kaldırılan, dosyanın bir kez daha müracaata bırakılması halinde, “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesinin söz konusu olduğu bir durumda uğrayacağı zararlar dikkate alındığında, davacı avukatına olan güveninin sarsıldığı, dolayısıyla azlin haklı olduğu- Haklı azil halinde, müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü olmadığından davacının, ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücretinin tahsilini isteyebileceği-
Davalının vekalet görevini yanında çalışan avukatlarla birlikte yerine getirdiği, bu durumun davalı tarafından da bilindiği, nitekim sözleşmede de, rutin dava veya tarafların mutabık olduğu davalarla ilgili duruşmalara, avukatın tevkil edeceği avukatların girebileceğinin belirtildiği, davacının ileri sürdüğü gibi, tevkil edilen avukatlarla birlikte davalı asilin de bizzat duruşmalara girip girmediği ise araştırılmadığı gibi, uzun bir süre, hatta vekaletin başından beri, davalı asilin duruşmalara tevkil edilen avukatlarla birlikte girmiş olması halinde, bu duruma icazet vermiş sayılıp sayılmayacağı, yine uzun bir süre bu duruma sessiz kalınıp, davacının ileri sürdüğü gibi davaların sonlandırılma aşamasına gelindiğinde ve karşı tarafla sulh görüşmelerinin başladığı bir dönemde bu hususun azil nedeni olarak ileri sürülmesinin, hakkın kötüye kullanılması ve objektif dürüstlük kurallarına aykırılık sayılıp sayılmayacağı da tartışılmamış olup; her hakkın kullanılmasında olduğu gibi, sözleşmede tanınan fesih ve azil hakkının da iyiniyet kurallarına uygun olarak kullanılmasının, TMK'nun 2. maddesi hükmü gereği olduğu-
Davacı avukatın, davalı müvekkili ile imzalamış olduğu vekalet sözleşmesi gereğince müvekkilinin dosyalarını takip etmekte iken; davalının, tüm dosyaları dava dışı üçüncü kişiye temlik etmesi halinde sözleşmenin feshinin,avukatın azlinin veyahut sulhun vuku bulmamasından mütevellit sözleşme ve Avukatlık Kanunu'nda düzenlenmiş olan bu durumlarda ödenmesi öngörülen vekalet ücretinin talep edilmesinin mümkün olmadığı- Dosyaların temlikinin "haksız azil" sayılamayacağı- Temlik tarihi itibariyle vekalet görevi fiilen sona eren, ancak bu tarihe kadar görevini yerine getiren davacı avukatın belli bir miktar vekalet ücretine hak kazandığının kabulü gerektiği-
Davacı, davalının vekili olarak takip ettiği ve haksız fesih nedeniyle vekalet ücretini alamadığı, Davalı yan sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini ispatlayamadığı, haksız olarak azledilen avukat, takip ettiği her dava için avukatlık ücretinin tamamına hak kazanacağı, hasım taraftan henüz vekâlet ücreti alacağını tahsil etmemiş veya edememiş olan müvekkilden avukat bu alacağını isteyemeceği, M.K.’nun 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılmasına ve dürüstlük kurallarının ihlaline izin verilmemeli, gerektiğinde müvekkilin dava veya takip sonucunda belirlenen bu ücret alacağını tahsil etmiş kabul edilmesi gerektiği, aksi halde bu nitelikteki ücret alacağına ilişkin istemi henüz muaccel olmadığından reddedilmesi gerektiği-
Davacı haksız olarak azledildiğini ileri sürerek vekalet ücreti alacaklarının ödenmesini talep ettiği, davacı avukatın azlinin haklı olduğu anlaşıldığına göre, Avukatlık Kanununun 174. maddesi gereğince ücret isteyemediği, azilden önce kesinleşen dosyalar için davacı avukatın ücrete hak kazandığı, mahkemece azil tarihi itibariyle davacı avukatın azline sebep olmayan dosyalar yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacının hakkettiği ücrete hükmedilmesi gerektiği-
Vekalet ücreti-alacak davasında, taraflar arasında düzenlenen 25.2.2005 tarihli vekalet ücret sözleşmelerinde tarife gereğince hesaplanacak ücretin davacı avukata ait olacağı diğer bir maddede "her halükarda tarife gereğince hükmedilecek ücret vekile aittir. 1/B maddesinde yazılı ücret müvekkil şirketin takipten kısmen veya tamamen feragat etmesi, vekili azletmesi ve sair nedenlerde de kayıtsız şartsız olarak vekile ödenecektir." düzenlemesi bulunduğundan üstlenilen takiplerdeki tahsil şartı aranmaksızın sözleşmenin 1/B maddesinde düzenlenen %10 oranındaki ek vekalet ücretinin de bilirkişi vasıtası ile hesaplanarak sözleşme ve yasa gereğince tarife üzerinden bulunacak vekalet ücreti ile birlikte davacının alacağı belirlendikten sonra hasıl olacak sonuca göre taleple bağlı kalmak kaydıyla bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı vekilinin, esasa cevap süresinin geçmesinden sonra verdiği dilekçelerinde, cevap dilekçesinde yer almayan başka azil sebepleri bildirmesinin, savunmanın genişletilmesi niteliğinde olacağı, bir davada, davalı tarafın cevap dilekçesinde bildirdiği savunmayı sonradan genişletmesi üzerine; davacı taraf buna hemen itiraz etmediği, savunmanın genişletilmesine muvafakati bulunmadığını hemen bildirmediği ve genişletilen savunmaya yönelik cevapları verdiği takdirde savunmanın genişletilmesine zımnen muvafakat etmiş sayılacağı, davacı tarafın, savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediğine dair beyanını bildirmesinin (bu yönde itirazda bulunması), genişletmenin gerçekleştiği aşamaya göre, daima belirli bir zaman dilimine tabi olacağı, savunmanın bir dilekçeyle genişletildiği hallerde, davacı tarafın, buna muvafakati olmadığını en geç, dilekçenin kendisine tebliğini izleyen oturumda bildirmek zorunda olacağı-
Haksız olarak azledilen avukatın, takip ettiği her dava ve takip için avukatlık ücretinin tamamına hak kazanacağı- Avukatın bu ücret alacağı kapsamında, müvekkil ile arasında yapılan ücret sözleşmesi gereğince hesaplanan "vekâlet ücreti" ile "karşı yana yüklenen vekâlet ücretleri"nin de dâhil olduğu- Henüz vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş veya edememiş olan müvekkilden avukat bu alacağını isteyemez ise de, hakimin, Avukatlık Yasası'nın 164/son maddesine işlerlik kazandıracak şekilde her olayın özelliğine, durum ve şartlarına göre değerlendirme yapması, MK.'nun 2. maddesinde ifadesini bulan "hakkın kötüye kullanılması"na ve "dürüstlük kuralları"nın iptaline izin vermemesi, gerektiğinde müvekkilin, dava veya takip sonucunda belirlenen bu ücret alacağını tahsil ettiğinin kabul edilmesi gerektiği-
İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek, haklı çıkması yasal koşullardan olduğu, alacağın likit ve belli olması gerektiği, takip konusu asıl alacak likit olup asıl alacak miktarı üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
