İcra emrinin borçlu asile tebliğ edilmesinden sonra, borçlu vekilinin İcra Mahkemesi'ne başvurarak, tebligatın asile gönderildiğinden bahisle, icra emrinin iptali istemi yanında, takibin esası ile ilgili itiraz ve şikayetlerini de ileri sürdüğünden, tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle icra emrinin iptalini talep etmesinde hukuki yararı kalmadığından icra emrinin iptalinin gerekmeyeceği-
İcra Mahkemesine yapılan başvuruda borçlu asile yapılan usulsüz tebligata ilişkin şikayetin yanısıra esasa ilişkin itirazlarda da bulunulduğundan, işin esasına girilip karar verilmesi gerektiği-
Gerçek kişilere Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için ilgilinin adres kayıt sisteminde bir adresinin bulunmaması ve ayrıca muhataba bu adreste daha önce usulüne uygun bir tebligatın da yapılmış olması gerektiği-Tebligat mazbatasında, muhatabın bulunup bulunmadığı belirtilmeden "Muhatap ile birlikte aynı konutta beraber ve sürekli oturan yetkili ....'a tebliğ edilmiştir" şerhi ile yapılan tebligatın usulsüz olduğu- İİK. mad. 127 gereğince, satış ilanının borçluya tebliği zorunlu olup, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Borçlunun, bilinen adresine çıkartılan tebligatın bila tebliğ iade döndüğü görüldüğünden, borçlunun bilinen adresine çıkarılan tebligat iade edildiğine göre, 7201 s. Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesindeki koşul oluşmuş olmakla borçlunun adrese dayalı kayıt sistemindeki adresine aynı Kanunun 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkarılması gerekeceği; mahkemece "borçlunun adres kayıt sisteminde adresi olup olmadığı" tespit edilerek, varsa, "T.K'nun 21/2. maddesi gereğince tebligat çıkartılması için İİK'nun 17/2. maddesi gereğince icra müdürlüğüne talimat verilmesi" gerektiği-
Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği- Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu kabul edildiğine göre, "tebliğ tarihinin düzeltilmesi" ile yetinilmesi gerekirken, "ödeme emrinin iptali"ne karar verilmesi isabetsiz olacağı-
İlamda faiz hükmü kurulmamış olsa bile para alacağına ilişkin ilamlarda karar tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğinden, karar tarihinden itibaren faiz hesabı yaptırılmak sureti ile sonucuna göre şikayet hakkında karar verilmesi gerektiği-
Halin icabına göre işin duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği durumlarda, icra mahkemesince takdir yetkisinin duruşma yapmaktan yana kullanılması gerektiğinden, mahkemece şikayetin niteliği gereği duruşma açılıp, taraf teşkili sağlanarak karar verilmesi gerektiği- Şirket adına tebliği alan kişinin şirket yetkilisi olmadığı yönündeki iddia hakkında mahkemece herhangi bir araştırma yapılmamasının isabetsiz olduğu- Borçlunun, şikayet dilekçesinde ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek tebliğ tarihinin düzeltilmesini talep etmesi yeterli olup, ıttıla tarihinin bildirilmemiş olması şikayetin incelenmesine engel teşkil etmeyeceği, borçlunun usulsüz tebliğ işleminden haberdar olma tarihinin mahkemece belirleneceği- Muhatabın, şikayet dilekçesinde, "öğrenme tarihi"ni bildirmemiş olması halinde, en geç şikayet tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği-
Tebligat zarfında bilirkişi ücreti konusundaki ihtar ve meşruhata yer verilmediğinden şikayetçiye bilirkişi ücretini yatırması için usulüne uygun kesin süre verildiği kabul edilemeyeceği-
Avukatın satışın yapıldığı takip dosyasında borçlu şirket adına işlem yapmadığı sabit olduğundan, mahkemenin, davacı vekilinin dosyadan fotokopi almak suretiyle (satışa dair) tebligatın nasıl yapıldığından haberdar olduğu ancak buna rağmen tebligatın usulsüzlüğü itirazında bulunmadığı yönündeki gerekçesi yerinde olmadığı- Borçlu şirketin, tebligatta adı geçen isimli çalışanı olmadığı yönündeki iddia hakkında bir araştırma yapılmamasının isabetsiz olduğu, bu husus araştırılmadan taşınmaz satış ilanının usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği belirlenemeyeceği-
Mahkemece, tebliğ tarihi itibariyle borçlunun ve tebligatı alan kişinin nerede oturduklarının nüfus müdürlüğünden ve ilgili muhtarlıklardan sorularak ve gerektiğinde zabıta araştırması yapılmak suretiyle şikayetçinin tebligat yapılan adreste oturup oturmadığı, şayet oturuyorsa tebligatı alan ile aynı konutta yaşayıp yaşamadığı belirlendikten sonra, "tebliğ işleminin usulsüzlüğü"ne iilişkin bir karar verilmesi gerektiği-