İcra mahkemesinin (tetkik merciinin) «tebligatın usulsüz olduğu»nu -bu konuda ilgililer (borçlular) tarafından usulüne göre, süresi içinde yapılmış bir şikayet bulunmadıkça- kendiliğinden gözetemeyeceği–
Borçlunun -«ödeme emri tebligatının usulsüz yapılmış olduğunu» ileri sürerek- ödeme emrine itiraz etmemiş dahi olsa, «ödeme emrinin tebliğ tarihinin düzeltilmesini» istemekte hukuki yararının bulunduğu–
«Ödeme emri», «icra emri», «tahliye emri» vs.nin borçluya usulsüz olarak tebliğ edildiğinin -yapılan şikayet sonucunda- anlaşılması halinde, icra mahkemesince (tetkik merciince); «ödeme emrinin» («icra emrinin», «tahliye emri»nin) veya «takibin» iptaline değil «tebliğ tarihinin borçlunun bildirdiği ..... tarih olarak kabulüne (düzeltilmesine)...» şeklinde karar verilmesi gerekeceği–
HUMK. 76’ya (şimdi; HMK. 33'e) göre hukuki nitelendirmeyi yapmak hakimin görevi olduğundan, dilekçede «gecikmiş itiraz»dan bahsedilmiş olmasının, uyuşmazlığın «usulsüz tebligat nedenine dayalı şikayet» olarak algılanıp çözüme kavuşturulmasına engel teşkil etmeyeceği–
Özel kanununda yurt içinde tebliğ için farklı bir düzenleme mevcut olsa bile, yurt dışında oturan Türk vatandaşlarına ancak Tebligat Kanununun 25, 25/a ve Tebligat Yönetmeliğinin 38-41, 43. madde hükümlerine göre tebligat yapılabileceği-
Muhatap adına tebligat yapılan kişinin gerçekte «tebliğ tarihinde muhatap ile birlikte -aynı çatı altında- oturmadığı» hususunun icra mahkemesinde (tetkik merciinde) tanık dahil her türlü delille (ikametgah belgesi, elektrik ve su faturaları vb. ile) ispat edilebileceği–
Yetkili temsilcinin tebliğ sırasında bulunmadığı tesbit edilmeden, Tebligat Kanununun 12. ve 13. maddeleri yerine 21. maddesine göre tebligat yapılamayacağı–