Vekile tebliğ zorunluluğunun bulunmasının, asile tebligat yapılması lüzumunu ortadan kaldırmayacağı, zira, 2004 sayılı İcra-İflas Kanunu'nun 76. maddesinde mal beyanında bulunmamak suçu, 338. maddesinde düzenlenen hakikate muhalif beyanda bulunma suçu gibi icra-iflas suçlarında borçlunun cezalandırılabilmesi için icra emrinin borçlunun vekiline değil, kendisine tebliğ edilmiş olması gerekeceği-
Borçlu "tebligatın çıkarıldığı iş yeri ile ilgisinin bulunmadığını" ileri sürmekte ve resmi olarak borçlunun o işyerinde çalıştığına ilişkin bir kayıt bulunmasa da, mahkemece yaptırılan zabıta araştırması ve şikayetten sonra yapılan fiili haciz esnasında borçlunun haciz mahallinde bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; Tebligat Kanunu mad. 17 gereğince, buranın borçlunun iş yeri adresi olduğu ve tebligat yapılabileceğinin kabulü gerektiği- Ödeme emrinin "muhatabın aranılan saatte işi gereği adres dışında olduğunu beyan eden daimi çalışanının imzasına teslim edildi" şerhi ile tebliğ edildiği, buna göre tevziat saatinde borçlu muhatabın bulunmadığının tespit edilmesinden sonra tebliğ memurunca tebligatı alan şahsın daimi çalışan olup olmadığının tespitiyle tebligat zabtının düzenlendiği, bu hali ile şeklen de tebliğ işleminin usulüne uygun olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince, Uyap sistemi üzerinden taranan tebliğ evrakının incelenmesi üzerine, takip dosyasında iade edilmiş tebligat bulunmadan doğrudan borçlunun mernis adresine Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat yapıldığı gerekçesi ile istinaf istemi kabul edilmiş ise de; Dairemizin kararı üzerine borçlunun bilinen (aynı zamanda mernisi olan) adresinden iade edilen tebligat evrakı aslının takip dosyası içerisinde mevcut olduğu anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca şikayetçi borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Cezaların şahsiliği kuralı gereğince borçlu asilin cezai yönden sorumlu tutulabilmesi için icra emrinin borçlu asile tebliği gerektiği- İcra emrinin borçlu asile tebliğ edilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı-
Borçlu vekili tarafından takip dosyasına itiraz dilekçesi verildiğine ve mahkemece, borçluya yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu kabul edildiğine göre, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca tebligat tarihinin öğrenme tarihi olan itiraz dilekçesi verilme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-
Öğrenme ile itiraz süresinin başlayabilmesi için borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin bulunması gerektiği ve böyle bir durumda, öğrenme tarihi tebliğ tarihi kabul edileceğinden, itiraz süresinin de bu tarihten başlayacağı- Ödeme emrinin takip borçlusu yerine, borçlu ile isim benzerliği olan kişiye çıkarılması durumunda, şikayetçi borçluya usulsüz de olsa tebliğ edilmiş bir ödeme emri bulunmadığından, borçlu icra takip dosyasından fotokopi alsa bile itiraz süresinin işlemeye başlamayacağı ve borçlu hakkındaki takibin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği gibi takip kesinleşmeden konulan hacizlere ilişkin şikayetin de süresiz şikayete tabi olduğunun kabulü gerektiği-
İlamda kararın davalı vekilinin yüzüne karşı verildiği yazılmışsa da, ilamın karar başlığında borçlu vekili bulunmadığı gibi ilam içeriğinde de borçlu-davalı vekili tarafından vekaletname sunulmadığı gerekçesiyle vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına karar verildiğinin belirtildiği görüldüğünden, borçlunun takip dayanağı davada kendisini vekil ile temsil ettirmediği anlaşıldığından, şikayetçi borçlu asile icra emrinin tebliğ edilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkeme gerekçesinden gösterilen adrese tebligat yapılamaması üzerine TK'nin 21/2. maddesine göre tebligat yapıldığı belirtilse de, dosya ve uyapta yapılan incelemede, tebligat mazbatasına rastlanılmadığı, bilinen adresine tebligat çıkartılmadan doğrudan TK'nin 21/2 maddesine göre tebligat çıkarıldığı, daha önceden tebligat çıkarıldığı kabul edilse bile tebligat zarfı üzerine ''Mernis adresi'' ibaresi yazılarak çıkarıldığı, bu adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğunun ve TK'nin 21/2. maddesine göre tebligat yapılması gerektiğine ilişkin şerhin yazılmamış olduğu, tebliğ memuru tarafından; "Muhatap verilen adreste ismen tanınmadığından adres sistemdeki kayıt adresi olup Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre mahalle muhtarı .....'ye 29.04.14 tarihinde imzasına tebliğ edilerek 2 nolu örnek kapısına bırakılarak komşular evde olmadığından ...tahin edilemedi” şerhi verilerek 29.04.2014 tarihinde tebliğ işleminin tamamlandığı görüldüğünden, tebliğ zarfının üzerine, tebligatı çıkaran mercii tarafından Yönetmeliğin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği anlaşılmakta olup; tebliğ memurunun tebliğ işlemini TK'nin 21/2. göre yapmasının değinilen yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olduğu, bu nedenle icra emrinin tebliğine ilişkin tebligatın usulsüz olduğu, tebligattan daha önce haberdar olduğuna dair bir delil olmadığından, kendinin beyan ettiği gibi 14.12.2015 tarihinde öğrendiğinin kabulünün gerektiği, bu tarihten itibaren 7 gün içinde borca itirazda bulunduğu, dolayısıyla borca itirazın süresinde olduğu-
Takip dosyasının incelenmesinde; takip talebinde ve icra emrinde alacaklı vekili olarak Av..... ismine ve adresine yer verildiği görüldüğünden; alacaklının takip dayanağı davada ve şikayete konu icra takibinde kendisini vekil ile temsil ettirdiği sabit olup bu durumda, şikayet dilekçesinin adresi belli olan vekile tebliği suretiyle tebliğ işlemi eksikliğinin giderilmesinin mümkün olduğu-
Taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneğinin İİK. m.127 gereğince borçluya tebliğ edilmesi gerektiği- Borçluya satış ilanı tebliği usulsüz olsa bile; borçlunun satış gününden makul süre önce satışı öğrenmiş olması halinde, öğrendiği tarihin kendisine satış ilanı tebliğ edilen tarih olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu durumda salt tebliğ işleminin usulsüz olduğu gerekçesi ile ihalenin feshi yoluna gidilemeyeceği- İcra takip dosyası aslı içinde bulunmayan fakat taranarak Uyapa kaydedilen ve borçlunun satış ilanı tebliği dahil dosya fotokopisini aldığına dair dilekçenin değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-