Tebligatın usulsüzlüğü şikayetinin ve meskeniyet şikayetinin süreden reddinin isabetli olduğu- İİK. mad. 106 ve 110'a dayanan şikayetin istinafı/temyizi kabil olmadığı-
Dava dilekçesinde ismi geçen şirket ortağının ticari sicil kayıtlarına göre şirket yetkilisi olarak görevinin 24/02/2016 tarihinde sona erdiği, haciz tarihi itibariyle şirket yetkilisi olmadığı anlaşılmakta olup haciz tarihinin öğrenme tarihi olarak kabulünün mümkün olmadığı, buna göre borçlu dava dilekçesi ve istinafa ilişkin talebinde öğrenme tarihini 28.12.2016 olarak belirtmiş olmakla ödeme emri tebliğ tarihinin 28/12/2016 olarak düzeltilmesinin gerektiği-
Tebligat sırasında şirket yetkilisinin bulunup bulunmadığı sorulmakla birlikte, tebliğin yapıldığı şirket çalışanının şirket yetkilisinden sonra gelen kişi olup olmadığı araştırılmadan tebligat yapılması halinde, tebliğ tarihinin öğrenme tarihine göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabileceğinden, borçlunun ödeme emri tebliğ tarihi itibariyle tebligat mazbatasında beyanı alınan ve haber verildiği yazılan adı geçen gibi bir komşusunun bulunup bulunmadığının tarafların delilleri toplanarak ve gerektiğinde zabıta araştırması da yapılarak incelenmesi gerektiği-
Borçlunun tebliğe elverişli adresinin bankadan istenmesinin müşteri sırrı niteliğinde olmadığı-
Tarafların serbest iradeleriyle kararlaştırdığı sözleşmede yazılı adresin borçlunun bilinen adresi olarak kabulü ile öncelikle bu tebligat adresine ödeme emri tebliğe çıkartılmaksızın, doğrudan ticaret sicil adresine çıkartılan ve bila tebliğ iade üzerine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi gereğince yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, şikayetçi borçlu yönünden ödeme emri tebliğ tarihinin, borçlunun usulsüz tebligattan haberdar olduğu tarihe göre düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-
Usulsüz tebliğ işlemine ilişkin şikayetin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması gerektiği- Borçluya yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu gözetilerek, borçlunun usule aykırı tebliği öğrenme tarihi olarak beyan ettiği tarihin ödeme emrinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği-
Şikayetçi tarafından açıkça şikayetten vazgeçilmedikçe dosya borcunun ödenmiş olmasının, icra mahkemesince usulsüz tebligata ilişkin şikayetin incelenmesine engel teşkil etmeyeceği-
Borçlunun kredi sözleşmesinde ve ipotek akit tablosunda bildirilen adresine çıkarılan hesap kat ihtarının, "adresin kapalı olduğu, muhatap borçlunun adreste tanınmadığı" şerhiyle tebligatın iade edildiği, oysa ki, muhatap borçlunun bir adres değişikliğinin olmadığı, daha sonrasında icra emrinin de aynı adreste muhatap borçluya bizzat tebliğ edildiği anlaşıldığından, ihtarname tebliğinin usulsüz olup, hukuki sonuç doğurmayacağı, bu durumda; usulüne uygun hesap kat ihtarı tebliği bulunmadığından, şikayetçi borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapılmasının mümkün olmadığı-
Ödeme emrinde belirtilen cezai şart bedeli ve tüketim bedeline ilişkin miktarlar dikkate alındığında, usulsüz tebligata ilişkin şikayet hakkındaki istinaf talebinin kesinlik sınırının üzerinde bulunduğu-