Özelleştirme kapsamında bulunan kamu ve iktisadi teşebbüslerinde sözleşmeli statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olacağı-
Yasadan kaynaklanan kamu yetkisi içinde bu yetkinin doğal sonucu olarak sorumluluğun da bulunacağı, diğer bir anlatımla, sorumluluk gerektirmeyen yetkiden söz edilemeyeceği, kamu yetkisinin kullanılması durumunda, meydana gelecek zarardan, bu yetkiyi özensiz kullananın sorumlu olacağı, yetkinin kullanılması bir zarara yol açarsa, yetkiyi kullanan kamu görevlisinin, açık bir düzenleme bulunmasa dahi sorumlu tutulacağı-
Mahkemece davalı gerçek kişi bakımından uyuşmazlığın genel mahkemelerde çözümlenmesi gerektiği gözetilerek, bu kişi bakımından ayırma kararı verilmesi, yalnızca, kamu kuruluşları arasındaki uyuşmazlıkların zorunlu Hakem sıfatıyla çözümlenmesi gerekeceği, bu husus taraflarca ileri sürülmese bile, mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir konu olduğundan,Yargıtay denetimi sırasında da bu konunun re’sen inceleneceği-
İdarenin Yasa ve Yönetmelik hükümlerince yürütmekle yükümlü tutulduğu kamu hizmetinin tabii bir sonucu olarak kurulan ve idari bir nitelik taşıyan hak sahipliğinin tespitine ilişkin işlemin yargısal tasarruf, bunun iptaline ilişkin davaya bakmaya ise idari yargının görevli bulunduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Kıyı kenar çizgisi içerisinde (denizel) alanda kalan, kumluk nite-liğindeki taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağı ve bu yeri belediyeden satın almış olan kişinin MK. 1023 hükmünden yararlanamayacağı-
Yasa ile öngörülmüş bir kamu hizmetine tahsis edilen bu yerler “kamu malı” niteliğinde olduğundan, Yasa gereği kamu yararı amacıyla orman köylülerine satılıp devrinin yapılacağı aşamaya kadar idarenin bu taşınmazlar üzerinde özel mülkiyetinin değil ancak “idare hukuku mülkiyeti”nden söz edilebilecek olması karşısında, hak sahibinin ve rayiç bedelin tespiti gibi idari aşamalardaki iş ve işlemlerin de Medeni Kanunda düzenlenen mülkiyet hukukuna tabi olmasının düşünülemeyeceği-
Nizamname kapsamındaki mezarlıkların mülkiyetinin ilgili belediyelere ait olduğu; ancak, belediyelerin, uygun bir bedel karşılığında mülkiyeti kendilerinde kalmak üzere, bunların kullanım hakkını devredebileceği- Davaya konu mezar yerlerinin mülkiyetine değil sadece kullanım hakkına sahip olduğu anlaşılan davalının bu yerler üzerindeki hakkının hukuksal niteliğinin taşınmaz mal mülkiyeti ile değil ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde tesis edilmiş kendine özgü bir kullanma hakkı olduğu, bunun doğal sonucu olarak da söz konusu hakkın devrinin taşınmaz mal mülkiyeti devrini resmi şekle tabi tutan yasa hükümleri kapsamında düşünülemeyeceği ve dava konusu mezar yerlerinin devri için taraflar arasında yazılı şekilde düzenlenmiş olan protokolün geçerli olacağı-
Adli yargı yerindeki tedbir kararının varlığı nedeniyle aynı amaca yönelik yürütmenin durdurulması kararı alınmış ise de, bu kararın uygulanmamış olmasının sonuca etkili olmayacağı, iptal kararı da dava tarihinde kesinleşmediğine göre, bu olayda uygulanmayan karardan söz edilemeyeceğinden yazılı biçimde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-
Belediye Meclislerinin yılda belli dönemlerde toplanacağı ve komisyonların da bu toplantı süresi ile sınırlı çalışacağı, meclis üyelerinin toplantı günleri için huzur hakkı alabilecekleri, ancak komisyon üyelerinin belediye meclisinin dahi çalışma dönemleri dışına çıkarak yıllar boyunca görev yapmış gibi huzur hakkı alma olanaklarını düzenleyen bir yasa hükmünün bulunmadığı, ayrıca İçişleri Bakanlığının huzur hakkına ilişkin olurları meclis çalışmalarıyla sınırlı olup, dosyada dayanılan bir kısım olurların ise davacı Belediye’ye değil, başka illere ait Belediyelere ait olacağı-