Taraflarca karşılıklı olarak evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle açılmış boşanma davasında; anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmadığından tarafların karşılıklı boşanma davasının çekişmeli boşanma olarak görülmesi gerektiği-
Tarafların düzenledikleri protokolün dikkate alınarak, bizzat duruşmaya çağrılıp beyanlarının alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda davacı- davalı erkeğin tam kusurlu olduğu kabul edilerek erkeğin boşanma davasının reddine, kadının davasının kabulüyle boşanmaya karar verilmiş ise de yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı- davacı kadının da eşine hakaret ettiği anlaşıldığından; erkeğin davasının da kabulü gerektiği-
Eldeki boşanma davasında tarafların kusur durumları belirlenirken, daha önce taraflar arasında görülüp kesinleşen boşanma davalarında belirlenen kusur durumları yanında fiili ayrılık süresinde gerçekleşen kusurlu davranışların da dikkate alınması gerekeceği- İlk davanın açılmasından sonra tarafların bir araya gelmemeleri ve fiili ayrılık döneminde kadından kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığının kanıtlanamaması durumunda da davalı kadına bir kusur yüklenemeyeceği- Davalı kadın süresinde cevap dilekçesi vererek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğundan, uygun miktarda tazminata hükmedilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı kadın yararına, hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Davalı-karşı davacı erkeğin beş yıldır eve gelmeyerek evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediği anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunduğundan, davacı-karşı davalı kadının boşanma davası açmakta haklı olduğunun kabulü gerektiği-
Taraflar arasında boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiği-
Davalı-karşı davacı erkeğin mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına karşılık, davacı-karşı davalı kadının da yakınları vasıtasıyla davalı-karşı davacıyı darp ettirdiği anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında davalı-karşı davacının dava açmakta haklı olduğu-
Taraflar arasındaki boşanma davasında davacı - karşı davalı kadının eşi hakkında asılsız şikayette bulunduğu anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte geçimsizlik mevcut olduğundan ve eşleri birlikte yaşamaya zorlamak artık kanunen mümkün olmadığından davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Davalı erkeğin, davacı kadını kovduğu ,eşyalara zarar verdiği, kadına hakaret ve küfür ettiği tanık beyanları ile belirlenmiş olup taraflar arasında evlilik birliği temelinden sarsılmış ve TMK. mad. 166/1 koşulları oluşmuş olduğundan, davacı kadının davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekirken, TMK. mad. 170/3 gereğince tarafların barışma olasılığını gösterir dosyada bir delil de olmamasına karşın "tarafların bir yıl müddetle ayrılıklarına hükmedilmesi"nin isabetsiz olduğu-