Davalının birlik görevlerini yerine getirmediği, kayınbabasını tehdit ettiği, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte geçimsizlik mevcut olduğundan davacının dava açmakta haklı olduğu-
Davalı kocanın evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmemesi ve taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik olması halinde, eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığı-
Dinlenen tanık beyanlarında kocanın çalışmama hususu doğrulanmakla birlikte, kocanın kira gelirini kullanarak geçime ilişkin birlik görevlerini yerine getirdiği,ancak kusur olarak yüklenilen diğer olayların gerçekliğine ilişkin herhangi bir delil bulunmamakla, koca hakkında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında yeterli ve inandırıcı nitelikte delil olmadığından davanın reddedilmesi gerektiği-
Dinlenen davacı tanıklarının anlatımlarından,  davacı kocanın düzenli çalışmayıp birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine hakaret ve aşağılama içeren sözler söylediği, bu yüzden kadının ayrı yaşamak durumunda kaldığı anlaşıldığından, ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olup boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Toplanan delilerden kocanın eşine hakaret ettiği, amcası ile ilişkiye girmekle suçladığı; kadının ise kocasını istemediğini söylediği, sadakatsiz olduğu ve kocasını evden kovduğunun anlaşıldığı olayda, evlilik birliğinin temelinden sarsan durumlar ortaya çıkmış ve her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte, kadının daha fazla kusurlu olduğunu anlaşıldığı- Her iki taraf da boşanma isteğiyle dava açtığına göre, kadının boşanma davası bakımından TMK. mad. 166'daki koşulların oluştuğu anlaşıldığından, kadının davasının da kabulüne karar verilmesi gerektiği- 
Kocanın, eşini evden kovduğu, güven sarsıcı davranış içine girdiği, eşinin karşı çıkmasına rağmen torununun müşterek konutta kalmasında ısrarcı olduğu, kadının da kocasına hakaret ettiği, bu durumda kocanın daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekirken hükmün gerekçesinde eşit kusurlu kabul edilmesinin hüküm sonucuna uygun olmadığı- Kocasına göre eşit veya daha ağır kusurlu olamayan kadın lehine yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Feragat tarihinden önceye ait olaylar nedeniyle davalı kadın yararına manevi tazminat ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirdiği-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davasının reddinin gerekeceği-
Davalının bağımsız konut açmadığı, davacının eşine "Allah belanı versin, kolun kopsun, bacağın kırılsın, boynuzlu pezevenk" şeklinde ağır hakaret ettiği, davacı daha ağır kusurlu olup TMK.mad.166/2. koşulları oluştuğundan  davacı lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dinlenen tanıkların sözlerinin bir kısmı evliliğin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğundan, davanın reddi gerekeceği-