Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olayların boşanma davasında taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği-
Davacı-davalı kadının, kocasına hakaret ve basit tehditte bulunduğu ve bu eylemlerinden dolayı ceza aldığı, kararın kesinleştiği; taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Davalının evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla eşini terk ettiğini kabule yeterli delil bulunmadığı; ancak böyle bile olsa, bu durumun terke dayalı bir boşanma sebebi teşkil edeceği; oysa, dava Türk Medeni Kanununun 164. maddesine değil, aynı Yasanın 166/1. maddesinde yer alan sebebe dayandığından ve taraflar arasında da Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan “ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelden sarsılma” unsuru davada gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekeceği-
Şiddet olayı sabit olmamakla birlikte; darp raporundan sonra evlilik birliğinin devam ettiği ve davanın bu olaydan 13 ay sonra açıldığı anlaşıldığına göre, affedilen ve hoşgörü ile karşılanan olaylara dayanılarak boşanma kararı verilemeyeceği-
Red ile sonuçlanan ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşen kocanın ilk boşanma davasında, kadının boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışı olmadığının kanıtlandığı, bu nedenle ikinci açılan davada kadının kusursuz, kocanın ise tam kusurlu olduğu ve kadın yararına maddi, manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davacı koca tarafından açılan boşanma davasının feragat nedeniyle reddedilmesi halinde, davalı kadın yararına maktu vekalet ücretine hükmedileceği-
Boşanma davasının birden fazla boşanma sebebine dayandırılmasının birden fazla davanın olduğu anlamına gelmeyeceği, bu durumda birden fazla boşanma sebebine dayandırılan tek bir davanın söz konusu olacağı- Kadının karşı davasının TMK. 166/1 uyarınca kabul edildiğinden; zina hukuki sebebinin kabul edilmemesi nedeniyle koca yararına ayrıca vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-
Davacının terke dayalı davasında, terk tarihinden ihtar tarihine kadar uzun bir sürenin geçmiş olduğu ve dövmenin etkisinin kalmadığı ve davalının korunmaya değer bir sebebi olmasa da ortak konuta dönmediği anlaşıldığından terk sebebine dayalı boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın, eşine hakaret ettiği, eşinin boğazını sıktığı anlaşıldığından taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Davacı kocanın akıl hastası olup, davranışlarının iradi olmaması nedeniyle kendisine kusur yüklenemeyeceği gibi, davalı kadının da boşanmaya neden olan olaylarda bir kusurunun kanıtlanamadığı; taraflar arasındaki evlilik davacının ölümü ile sona ermekle birlikte, davalı kadının boşanmaya neden olan olaylarda kusuru bulunduğu yönündeki kusur belirlemesinin doğru olmadığı-