Kredi kartı ve üyelik sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar
ade farkının faiz niteliğinde olmadığından, hesabın kat edilmesiyle ana paraya eklenerek temerrüt tarihinden sonra toplam alacağa temerrüt faizi uygulanması gerekeceği–
Taraflar arasında borcun vadesinde ödenmemesi halinde vade tarihinden itibaren aylık % 8 oranında vade farkı uygulanmasının kararlaştırıldığı fakat temerrüt tarihinden sonra uygulanacak faiz oranının belirlenmemiş olduğu durumlarda takip tarihinden sonra alacağa 3095 sayılı Kanuna göre temerrüt faizi uygulanması gerekeceği–
«Açılan itirazın iptali davasının açılmamış sayılmasına» karar verilmesi halinde, alınması gereken maktu harcın, peşin yatırılan harçtan mahsubu ile fazla yatırılan harcın iadesine karar verilmesi gerekeceği–
Zamanaşımına uğramış çekler yönünden kambiyo hukukuna dayalı haklar yitirilir ise de bu durumda hamilin aralarında temel ilişki varsa bu çeklere yazılı delil başlangıcı olarak dayanarak ve iddiasını her türlü delille kanıtlayarak dava açabileceği, arada temel ilişki bulunmaması halinde ise uyuşmazlığın TTK. 644 (şimdi; Yeni TTK. mad. 732) hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği–
BK. 484 uyarınca kefaletin geçerliliğinin «yazılı olmasına» ve «kefilin sorumlu olduğu miktarın sözleşmede açıkça gösterilmiş olması»na bağlı olduğu– (Not: Yeni TBK. mad. 583'e göre; kefalet sözleşmesinin geçerliliği; sözleşmenin (kefilin kendi el yazısı ile) yazılı şekilde yapılmasına, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın ve kefalet tarihinin sözleşmede belirtilmiş olmasına bağlanmış olup, TBK. mad 584'de de, kefalet için 'eşin rızası'na ilişkin koşullar düzenlenmiştir.)
Davacı olumlu zarar talebinde bulunduğundan, satıcının kusurlu olup olmadığının araştırılması gerekli olup satıcının kusurlu olduğu tespit edilirse traktörün el koyma tarihindeki rayiç değerinin tespit edilerek olumlu zarara hükmedilmesinin gerekeceği-
Bankaların -kredi sözleşmelerinde yer alan özel hükümler nedeniyle- kredi faiz oranlarını günün koşullarını dikkate alarak tek taraflı olarak belirleme (değiştirme) yetkisine sahip olmalarının BK’nun 19 ve 20. (şimdi; TBK.'nun 26 ve 27.) maddelerine aykırılık teşkil etmediği ancak bir «güven kurumu» olduklarından, bu yetkilerini MK’nun 2. maddesi çerçevesinde «dürüstlük kuralları»na göre kullanmaları gerekeceği–