Davacı tarafından davalı çalışanlarına ve yakınlarına sağlanan sağlık hizmet bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptaline ilişkin davada; tarafların sıfatı ile 3533 s. K. mad. 1. ve 4 dikkate alınarak, uyuşmazlığın yüksek dereceli Asliye Hukuk Hakimi tarafından mecburi hakem sıfatı ile çözümlenmesi gerekeceği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
Henüz ön inceleme duruşması yapılmadan davadan feragat edilmesi halinde, avukatın hak kazandığı karşı yan vekalet ücretinde -tarifede düzenlendiği şekilde- 1/2 indirim yapılması, akdi vekalet ücretinde ise indirime gidilmeden hesaplama yapılması gerektiği-
Davacı banka, ticari amaçla hizmet sunan tüzel kişi olup bu hukuki işlem içerisinde davalının kullandığı kredi kapsamında tüketici konumunda olduğu- Dava tarihi itibari ile uyuşmazlığa konu hususun 6502 sayılı Tüketici Kanununda açıkça yer alması karşısında, davaya bakmaya Tüketici Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerektiği- Sözleşmenin 6502 sayılı yasa öncesi imzalandığı belirtilerek davaya Genel Mahkeme sıfatı ile bakılması usul ve yasaya aykırı olduğu- Mahkemece, o yerde müstakil tüketici mahkemesi varsa görevsizlik kararı verilmesi, müstakil tüketici mahkemesi yoksa Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması gerektiği-
Davalının murisinin davacı bankadan çektiği bireysel kredinin geri ödemesine ilişkin davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu-
İcra takip talebinde reeskont faizi olarak talep edilmesi halinde, talep aşımında bulunularak avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Murisin takibe itiraz etmesi ancak henüz tahkikata başlanmadan ve ön inceleme duruşması yapılmadan vefat etmesi halinde, mirasçıların müşterek verdikleri dilekçede "Alacak-verecek ilişkisinin davacı ile muris babaları arasında olduğunu, ayrı yerlerde yaşadıklarını borç ilişkisini bilmediklerini, ellerinde bilgi ve belge olmadığını ancak yemin teklif edebileceklerini" belirtmeleri karşısında, davalı mirasçıların borcun varlığını bilebilecek durumda olmadıklarından, yasada arandığı üzere kötü niyetle itirazlarını devam ettirdiklerinin kabul edilemeyeceği ve mirasçılar aleyhine inkar tazminatına hükmedilemeyeceği-
İcra inkar tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği; ancak, hak tartışmalı ise icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği- Alacağın likit olması şartıyla itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği- İcra inkar tazminatının, asıl alacak bakımından söz konusu olacağı; işlemiş faiz isteği yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmadığı- Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olduğu; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekeceği-
Konut satışına ilişkin sözleşme ilişkisinde davalı şirketin 6502 sayılı yasa kapsamında ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden tüzel kişi, davacının ise tüketici sıfatını taşıdığı ve bu itibarla davaya bakmakla tüketici mahkemelerinin görevli bulunduğu-
Lehtar hanesi boş olan takibe konu belge kambiyo senedi vasfını taşımadığından, uyuşmazlığın TTK hükümlerinden kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu-
İcra takibi yapılan ve borçlunun itirazı üzerine itirazın iptali davası açılan alacağın, Serbest Tüketici Enerji Alım Sözleşmesinden doğduğu anlaşıldığı- Serbest Tüketici Enerji Alım Sözleşmesinde uyuşmazlıkların Milletlerarası Tahkim Kanunu'na göre çözümlenmesinin kararlaştırıldığı- Bu nedenle itirazın iptali davasında , davalının "tahkim ilk itirazı kabul edilerek mahkemenin görevli olmadığından bahisle davanın usulden reddine" karar vermesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığı-