Taraflar arasındaki protokol ve asıl sözleşmede, davacıya yapılacak ödemelerin ifa yeri bakımından bir açıklık bulunmadığından ,eBK mad. 73 dairesinde, davalının borç ödemesini, davacının ikametgahında ve doğrudan (elden) kendisine yapması gerektiği- Bizzat davalı delilleri arasında bulunan tutanaktan da anlaşılacağı üzere, savunmasının aksine davalı yanın, borcun ifası bakımından davacının konutunda yahut işyerinde bir ödemesinden yahut ödeme teklifinden söz edilemeyeceği- Davalının bir kısım mahsup işleminin yerinde olmadığı anlaşılmakla, varılan bu sonuç dairesinde, borçlunun yaptığı ödeme teklifinin de, kanunun kullandığı deyimle, usul dairesinde bir ödeme teklifi mahiyetinde olmadığı, alacaklının kısmi ödemeyi reddetmiş olması halinde dahi alacaklı temerrüdünün koşullarının bulunmadığı- Bir an için aksinin kabulü halinde dahi, davalının, eBK. mad. 91 çerçevesinde, borcunu mahkemece tayin edilen bir mahalle de tevdi etmediği anlaşıldığında, Yargıtayın benzer bir konuyla ilgili verdiği kararda da zikredildiği ve davacının, dosyaya yansıyan ekstreden de anlaşılacağı üzere uzun süredir işlem görmeyen banka hesabını kontrol etme yükümlülüğü bulunmaması nedeniyle, hukuken, davalı borçlunun icra takibinden önce takip konusu borcunun kısmen yahut tamamen ödendiğinin kabul edilemeyeceği- Mahkemece, davalının yaptığı ve kısmi nitelikte olduğu anlaşılan ödemeyi öncelikle faiz ve masraflardan düşerek sonuca varılması gerektiği- Taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinde ve düzenlenen tasfiye protokolünde davacının tahsil edilemeyen faturalardan kaynaklanan sorumluluğunun bulunduğu ve tasfiye protokolüne rağmen bu sorumluluğun takip tarihi itibariyle de halen var olduğunun kabulü gerektiği- Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, sadece dönemsellik ilkesi bakımından davalı yanın mahsubunun yerinde olmadığı açıklanmışsa da, davacının alacağından davalı tarafından tahsil edilemeyen taşıma bedellerine ilişkin olarak mahsup edilen bu kalemin dönemsellik ilkesi ile bir ilgisi bulunmadığından, davalının savunmasının, her iki taraf defterleri de incelenerek, yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre davalının mahsuba haklı olup olmadığı, haklı ise ne miktarda mahsup cihetine gidebileceği belirlenerek hüküm kurulması gerektiği-
İtirazın iptaline ilişkin davanın 675 sayılı KHK mad. 16/3 gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Görülmekte olan davanın 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığı, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihi itibariyle davanın dilekçeler aşamasının tamamlandığı ve tahkikat safhasına geçildiği, mahkemece 15.11.2011 tarihli celsede gider avansının yatırılması için kesin süre verildiği- Gider avanslarının, dava dilekçesi ile davanın açılması sırasında mahkeme veznesine yatırılmasının gerektiği, dilekçeler aşamasının tamamlanmış bulunması ve HMK’nın 448. maddesinin açık hükmü karşısında, davacı yönünden HMK’nın 120. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı- 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde açılan bu dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderlerin "delil avansı" olarak kabul edilerek HMK'nın 324. maddesinin uygulanacağı-
İtirazın iptali davasının görülebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış, geçerli bir icra takibi olması gerektiği- Ortada, geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülemeyeceği- İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hâllerde, bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece açıklanan şekilde geçerli bir takibin bulunmayacağı-
........ İcra Müdürlüğü'nün ......... Esas sayılı icra takip dosyasındaki takip talebinde alacaklı olarak Sınırlı Sorumlu Kar. Köy Konut Yapı Kooperatifini temsilen ......... yazılmış, ancak borçluya tebliğ edilen ödeme emrinde ise alacaklı olarak sadece .......... gösterilmiş ise de söz konusu ödeme emrinin maddi hata sonucu alacaklı kısmının bu şekilde düzenlendiği açık olup asıl alacaklının kooperatif olduğu ve .........'ın da kooperatifi temsilen hareket ettiği takip talebi ve diğer dosya münderecatından açıkça anlaşıldığından mahkemece takibin usulüne uygun olduğu kabul edilerek işin esasına girilip inceleme yapılması gerekeceği-
Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hâlinde HMK. mad. 331/3 gereğince vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine hükmedilmesi gerektiği-
Kararın gerekçesinde asıl alacak miktarı ve sadece işlemiş faiz alacağı ayrı ayrı belirtilmiş olmasına rağmen, hükümde toplam alacak miktarı olarak sadece işlemiş faiz alacağı miktarı gösterilmiş olmasının hükmün infazında tereddüt oluşturacağı-
Davacının talebinin dayanağı haksız fiil olduğundan, tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu alacağın miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, söz konusu alacağın likit olmadığı ve bu nedenle mahkemece icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği-
Sözleşmenin herhangi bir yerinde limanın mal sahibi tarafından kullandırılabileceğine ilişkin hüküm olmadığı, sözleşmede "fabrikanın ihtiyaç duyduğu yüklerin taşınmasında kullanılmasına" ilişkin hükmün dava konusu tahliye bedelini davalının almasına engel olmayacağı- Limana yanaştırılan gemi içerisindeki davacıya ait plaj kumunun tahmil ve tahliyesi işi davalı tarafından yapıldığına göre bu hizmetin karşılığının alması gerektiği-
Kurum zararı nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemi- Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı- Davaya konu işlemleri nedeniyle davalılar hakkında açılan ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği- İtirazın iptali davasında davacının genel hükümler kapsamında ispat hakkı bulunduğu, ceza dosyası, teftiş raporu, bilirkişi incelemesi ve diğer tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre, davalıların sorumlu olduğu kanaatine varılırsa diğer takip dosyası ve hükümle tahsilde tekerrür oluşturmamak üzere bir karar verilmesi gerektiği-