Dava konusu alacak ile ilgili olarak ilk kez yapılan takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası mahkeme kararı ile “açılmamış sayılmasına” karar verilmiş, davacı alacaklı bundan sonra ikinci kez yaptığı ilamsız icra takibine itiraz üzerine de bu itirazın iptali davasını açmıştır. İkinci takibin yapıldığı tarihte ilk takibin işlemden kaldırıldığı ve dolayısıyla o tarihte geçerli başka bir takibin bulunmadığı gözetilerek işin esası incelenip karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle “davanın reddine” karar verilmesinin, hükmün bozulmasını gerektireceği-
HMK.’ nun 116. maddesi hükmüne göre; ilk itiraz niteliğindeki yetki itirazının aynı yasanın 127. maddesi gereğince 10 günlük cevap süresi içinde ileri sürülmesi gerekir. Mahkemenin yetkisi kamu düzeni ile ilgili bulunmadığından re’sen yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, itirazın iptali davasını gören mahkemenin kaza çevresinde icra takibi yapılmamış olması davanın görülmesine engel oluşturmaz. Bu durumda mahkemece, işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm oluşturulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Taraflar arasında ki ’itirazın iptali’ davasında mahkemece, “itirazın iptaline, ancak alacağın likit olmaması nedeni ile inkâr tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına” karar vermişse de; alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması halinde, ortada likit bir alacaktan söz edilmesi gerekeceği; davalı şirket, davacıya ne miktarda borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda olup, borca itiraz etmemek suretiyle icra inkâr tazminatına mahkûm olmaktan kurtulması fiilen ve hukuken mümkün iken, buna rağmen borca itiraz etmiş olan davalının icra inkâr tazminatından sorumlu tutulması gerekeceğinden, mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
İcra takibi S. Butik aleyhine açılmış yapılan itirazın iptali davasında da davalı olarak S. Butik gösterilmiştir. S. Butik gerçek veya tüzel kişiliği ifade etmediğinden hak ehliyeti yoktur ve husumete ehil değildir. Davada husumet mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiğinden, husumet ehliyeti bulunmayan davalı hakkındaki davanın bu nedenle reddi gerekirken, işin esası incelenerek hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasını gerektireceği-
İcra inkar tazminatının, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırım olduğu, bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olmasının da zorunlu olacağı, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olmasının ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesinin veya bilinmesinin gerekmekte olmasının; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunmasının; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tesbit edebilir durumda olmasının gerekeceği, gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Davalıya çıkartılan kat ihtarı tebliğ edilememiş ve davalı takiple birlikte temerrüde düşmüş olduğundan, banka alacağına hesabın kat tarihi ile temerrüt tarihi arasında akdi faiz yürütülerek takip tarihi itibarıyla oluşan banka alacağı bilirkişiden alınacak ek rapor ile belirlenerek, bu miktara takip tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanacak şekilde hüküm kurulması gerekirken, mahkemece, bu yön gözetilmeden eksik alacağa hükmedilmesinin, hükmün bozulmasını gerektireceği-
Mahkemece, “toplanan delilere ve bilirkişi raporuna göre, çek bedelinin ödeme emrinin tebliğinden önce davalı tarafça cirantanın banka hesabına yatırıldığı, davalı borçlunun icra takibinden itibaren işleyecek gecikme bedelinden sorumlu olacağı” gerekçesiyle, “asıl alacak yönünden davanın reddine işlemiş faiz yönünden itirazın iptali ile takibin devamına” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, toplanan delilere ve bilirkişi raporuna göre, takibe konu faturanın tarafların usulüne uygun tutulan ve kesin delil niteliğinde olan defterlerinde kayıtlı olduğu, sözleşme gereğince davacının davalıya hizmet verdiği ve karşılığını talep etmeye hakkı olduğu, faturaya süresi içerisinde itiraz edilmediği, davalının eylemli olarak sözleşmeyi kabul ettiği, sözleşmeye göre mahkemenin ve icra dairesinin yetkili olduğu gerekçesiyle, davalının yetki itirazının reddine, asıl alacak üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına, takipten sonra değişen oranlarda reeskont faizi uygulanmasına, davalının %40 tazminattan sorumluluğuna karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Asıl borçlu davalı şirketin iflas ettiği anlaşılmaktadır. İİK.’nun 194/1. maddesi uyarınca ‘’acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplantısından 10 gün sonra devam olunabilir’’, Mahkemece iflas eden asıl borçlu yönünden anılan yasa hükmü uyarınca işlem yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir-
Dava, davalı yanca müşteri çeki ile ödenen mal bedelinin çekin kaybolması nedeniyle davacının temel ilişkiye dayalı olarak alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Bu durumda öncelikle çekle yapılan ödemede çekin zayi halinde hangi koşullar ile temel ilişkiye dayalı alacağın talep edilebileceğinin incelenmesi gerekeceği-