Davacı tarafın hesap mutabakatında imzası bulunan kişinin şirketin bazı işlerini yapmaya vekaleti bulunduğu hususunu iddia ettiği ve bu hususta yeterli inceleme yapılmadığı, bu nedenle davalı şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılıp mutabakatta imzası bulunan kişinin yaptığı işlemlere veya sözleşmelere davalı şirket tarafından muvafakat verilip verilmediği kabul edilip edilmediği hususları üzerinde durulması, sonuç olarak bu mutabakatın geçerli olup olmadığının belirlenmesi gerekeceği- Davacının, şirketin muhasebecisi olduğu yıllar zarfında hizmetin karşılığını davalıdan isteyebileceği, dosyadaki bulunan hesap mutabakatı geçersiz olsa bile yapılan hizmet karşılığının istenebileceği, bu durumda yapılan hizmetin karşılığı ve ödemeler ayrı ayrı belirlenip davacının alacaklı olup olmadığının alacaklı ise miktarının tespit edilmesi gerekeceği, dava dışı bırakılan başka mahkemede dava konusu olan çek bedelinin de nazara alınarak karar verilmesi gerekeceği-
Genel kurulun iptaline ilişkin herhangi bir iddia ve ispat mevcut olmadığı için verilen bu yetkiye istinaden yapılan temliklerin de geçersizliğinden bahsedilemeyeceği, geçerli bir yetkiye dayanarak verilen temliğin geçerli olduğu anlaşıldığından yargılamaya bu kabul üzerinden devam edilip davalının borç miktarı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalının, davacının ifa yardımcısı olan nakliye şirketinden dolayı oluşan zararı bulunduğunu iddia etmesinin mahsup niteliğinde olduğu, itiraz niteliğinde olan mahsubun, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği, zararın önce veya sonra doğmuş olmasının mahsup itirazının ileri sürülmesine engel olmayacağı, oluşan zarar üzerinde durulup, zararın olup olmadığı, zarar var ise davacı şirketin sorumlu olup olmadığı belirlenip, mahsup konusundaki açıklamalarda nazara alınarak bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece bozma üzerine dosya esasa kaydedilip taraf vekillerine bozmaya karşı diyeceklerini söylemek üzere 13/12/2017 tarihli celseye çağrılmışlar, davalı vekili bu celse için mazeret dilekçesi göndermiş, mahkemece davalı vekilinin mazereti hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermeden usul ekonomisinden bahisle yargılamaya devam edilerek 'bozmaya uyma kararı' verilmiş ve hüküm kurulmuşsada, mahkemece öncelikle davalının mazeretinin yerinde olup olmadığı hususunda karşı taraf vekillerinin de görüşü alındıktan sonra bir karar verilmesi gerektiğinden, Ayrıca bozmaya karşı da davalı vekilinin görüşü alınmalı, HMK 186. maddesi gereğince de sözlü yargılama için gün tayin edilmelisi gerektiğinde, mahkemece bu hususlara dikkat edilmemesi, davalının hukuki dinlenilme hakkının ve temel usul kurallarının ihlali sonucunu doğurmuş olduğu-