Akdi ilişkinin davalı tarafından inkâr edilmemiş olması halinde, bir miktar para alacağına ilişkin icra takibinin BK. 73 (şimdi; TBK. mad. 89); HUMK 10 (şimdi; HMK. 10) uyarınca alacaklının ikametgâhında yapılabileceği ve ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali davasının alacaklı tarafından aynı yerde (kendi ikametgâhının bulunduğu yerde) açılabileceği–
Kefilin borcun tamamı ödeninceye ya da kendi sorumluluğunu yerine getirinceye kadar borçtan sorumlu olduğu–
İtirazın iptali davası devam ederken takip konusu borcun ödenmesi sonucu ya da davanın açılmasından sonra takibe itirazdan vazgeçilmesi nedeniyle takibin kesinleşmesi sonucu davanın konusuz kalması (ve alacağın likit olması) koşuluyla mahkemenin yargılamayı sürdürerek davanın açıldığı tarihte hangi tarafın haksız olduğunu belirledikten sonra haksızlığı belirlenen taraf aleyhine % 40 (şimdi; %20) tazminata (ve yargılama giderlerine) hükmetmesi gerekeceği–
Hukuki ilişkinin davalılar tarafından inkâr edilmiş olması halinde, davacının tek taraflı düzenleyip davalılara gönderdiği faturanın tek başına davayı ispat için yeterli olmadığı–
Borçlunun «ipotek limitine itirazları bulunmadığı, limitten fazla takip yapılamayacağı» şeklindeki itirazının İİK. 62/III uyarınca geçerli bir itiraz olduğu–
Takip konusu senet arkasında biçimindeki açıklama, neyin teminatı olduğunu açıkça belirtmediğinden, anılan senedin teminat senedi olduğunun kabulüne yeterli olmadığı- Borçlu vekilinin sair itirazlarını inceleyerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermesi gerekirken takibin iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kabz için özel yetkinin yasal dayanağının HUMK’nun 63. maddesi olduğu, vekilin yargılama giderlerini (bu arada vekalet ücretini) özel yetkiye gerek olmaksızın tahsil edebileceği– Not: "Davaya vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren hâller" 6100 s. yeni HMK. mad. 74'de düzenlemiş olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra düzenlenen vekaletnamelerde aksine bir düzenleme bulunmadıkça ahzu kabz yetkisi kullanılabilir.
İtirazın iptali davalarında; davacı alacaklının (bankanın) «hesabın katedildiği tarih itibariyle», anapara + uygulanan akdi faiz + fer’ilerinden oluşan toplam alacağı bulunduktan sonra, bu alacağa «temerrüt tarihine kadar» akdi faiz ve banka sigorta muamele vergisi (BSMV) «faizin gider vergisi» eklenmek suretiyle (akdi faiz ve BSMV. kat tarihindeki alacak ile kapitalize edilerek) alacaklının «temerrüt tarihindeki» asıl alacağı saptandıktan sonra, bu miktara, temerrüt tarihinden sonra «takip tarihine kadar» temerrüt faizi ve faizin BSMV’si hesaplanarak (bu arada varsa borçlunun ödemeleri öncelikle BK’nun 84. maddesi (şimdi; TBK. mad. 100) uyarınca faizden mahsup edilerek) «takip tarihindeki» toplam alacak miktarının tesbit edilmesi (bilirkişiden bu ilkeler çerçevesinde rapor alınması) -ve varsa; kefillerin sorumluluğunun kefalet limiti ile kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sınırlı olduğu da gözetilerek- takipten sonra «asıl alacağa» BK. 104/son (şimdi; TBK. mad. 121/3) uyarınca temerrüt faizi işletilmesine olanak sağlayacak şekilde karar verilmesi gerekeceği-
BK. 488/II (şimdi; TBK. mad. 587/II) uyarınca kefillerin her birinin borcun tamamından sorumlu olmakla beraber öteki kefillere payları oranında rücu hakkına sahip oldukları–