Dava açıldığında alacak belirli değil veya tartışmalı ise, belirsiz alacak ve tespit davası açılması için hukuki yararın bulunduğunun kabulü gerekeceği- Belirsiz alacak davası veya kısmi dava açıldığında, dava konusu edilen alacak açık ve tam olarak belirli ise davacıya tam eda davası açması, tamamlanabilir hukuki yarar şartını yerine getirmesi için öncelikle süre verilmeli, süre sonunda yerine getirmediği takdirde davanın hukuki yarar şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Davaların yığılması halinde, davacının isteklerinin bir kısmi belirli bir kısmi belirsiz alacak davası konusu olabileceği, bu durumda talep edilen alacaklardan açıkça belirli olan ve tartışmalı olmayanlar için belirsiz alacak davası veya kısmi dava ile talepte bulunulamayacağı, bu nedenle dava şartlarının da her talep açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, bir talep için dava şartının yokluğunun, dava şartı olan ve gerçekleşen talepler içinde davanın usulden reddini gerektirmeyeceği- Davacının davalı işyerinde çalıştığı, brüt ücret miktarında uyuşmazlık bulunduğu, kıdem ve ihbar tazminatlarının giydirilmiş ücret üzerinden işveren elindeki kayıtlarla hesaplanması gerektiği, bu nedenle alacakların başlangıçta belirsiz olduğu anlaşıldığından, açıkça belirli olmayan ve tartışmalı alacaklar ise kısmi eda külli tespit davası konusu yapılabileceğinden, mahkemece "davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar olmadığı, davanın dava şartı yokluğu" nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İş hukukundan kaynaklanan alacaklar bakımından baştan belirli veya belirsiz alacak davası şeklinde belirleme yapmanın kural olarak doğru ve mümkün olmadığı- Fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacakları yönünden, davacı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını, hangi hafta tatillerinde çalıştığını belirleyebilmekte ise de, hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda olmadığından, fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacaklarının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği- Kıdem, ihbar tazminatı, ücret ve yıllık izin alacağı bakımından, talep içeriğinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacı çalışma süresini, en son ödenen ücreti, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını, hak kazandığı yıllık izin süresini ve kaç gün ücretli izin kullandığını belirleyebilmekte olduğu, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumda olduğundan, bu alacakların, belirsiz alacak olmadığı ve bunlar yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerekeceği-
Manevi tazminat davasının, "manevi tazminatın bölünemezliği" kuralına aykırı bir biçimde kısmi veya belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığı-
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde taktiri indirim yapılması gerektiği, ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilemeyeceği, mahkemece bilirkişi raporundaki haftalık 17 saat fazla mesai çalışması yapıldığına dair hesaplamaya itibar edilmişse de, aynı iş yeri ile ilgili olarak Yargıtayca aynı gün temyiz incelemesi yapılan bir başka dosyadaki bilirkişi raporundaki fazla mesai çalışmasına dair hesaplamanın iş yeri çalışma düzenine daha uygun olduğu, bu hesaplamanın tanık ifadeleri ile de uyumlu olduğu anlaşıldığından, davacının çalışma düzeninin belirlenmesi, ayrıca bu çalışma düzenine göre belirlenen haftalık fazla çalışma saatinin davacının bahşiş de alması dikkate alınarak sadece %50 zamlı kısma göre hesaplanması gerektiği, aynı iş yerinde, aynı işi yapan işçilerin aynı çalışma düzeni ile çalışması gerektiğinden fazla mesai çalışmasının yeniden değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece emsal ücret araştırma yazısı ve dosya kapsamı değerlendirilerek davacının iddiası gibi ücretle çalıştığı kabul edilmişse de, Yargıatyca aynı gün temyiz incelemesi yapılan başka bir dosyada davacı ile aynı kıdeme sahip, garson olarak çalışan bir çalışanın ücreti farklı kabul edilmiş ve bu kabul Yargıtayca uygun görülmüş olduğundan, davacının ücretinin de bu dosyaya göre belirlenmesi sureti ile işçilik alacaklarının hükme bağlanması gerekeceği- Belirsiz bir alacak için alacaklının açıkça kısmi dava açtığını belirterek talepte bulunması veya belirsiz alacaktan söz edilmeksizin kısmi taleplerde bulunulması halinde davanın kısmi dava olarak açıldığının kabul edileceği- Kısmi eda külli tespit davasının açıldığı anda alacağın tamamı için zamanaşımı kesileceği ve yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı yapılan zamanaşımı def'inin sonuca etkili olmayacağı, ancak faiz başlangıcı açısından tahsil amaçlı belirsiz alacak davasından farklı olarak, davaya konu edilen miktar bakımından faiz başlangıcı olarak dava tarihinin kabul edilmesi, alacağın kalan kısmının sadece tespiti istenmiş olmakla, belirlenen bakiye alacak miktarının ilerde talep edildiği tarihten itibaren faize karar verilmesi gerektiği-
Belirsiz alacak davası olarak; ayıplı imalat ve tespit giderinin ihbar tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsili istemiyle açılan davada, hükme esas alınan bu bilirkişi raporunda, taşınmaz orta alanlarındaki ayıplı işler ayrı ayrı tespit edilerek bu tespit edilen ayıpların ne suretle giderileceği açıklandıktan sonra, bu işlerin her türlü malzeme, işçilik, nakliye, KDV ve genel giderleri dahil maliyetlerinin hesaplandığı belirtilmiş ise de, bilirkişi raporundaki tespitlere konu ayıplı imalatların niteliği itibariyle tamir veya yeniden yapılmak suretiyle giderilebileceği, buna göre ayıplı imalatların tamamlanmasına ilişkin masrafların hesaplanmasında, dava tarihi itibariyle serbest piyasa koşullarına göre tamir ve yapım işine konu alanın ölçüsü, yapılan işin mahiyeti, kullanılacak malzeme, nakliye, işçilik vs. tüm inşaat kalemlerine konu bedellerin her bir iş yönünden ayrı ayrı somut verilere göre değerlendirilerek ve keşif tarihi itibariyle site yönetimi tarafından dava dışı firmalar ile yapılan sözleşmelere dayalı olarak tamamlanan işler yönünden de aynı yöntem izlenerek hesaplama yapılmak suretiyle yapılan ödemelerin yerindeliği değerlendirilmek suretiyle alınacak ek bilirkişi rapor sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği-
Tazminat davasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmaz ortak alanlarındaki ayıplı işler ayrı ayrı tespit edilerek bu tespit edilen ayıpların ne suretle giderileceği açıklandıktan sonra, bu işlerin her türlü malzeme, işçilik, nakliye, KDV ve genel giderleri dahil maliyetlerinin hesaplandığı belirtilmiş ise de, bilirkişi raporundaki tespitlere konu ayıplı imalatların niteliği itibariyle tamir veya yeniden yapılmak suretiyle giderilebileceği, buna göre ayıplı imalatların tamamlanmasına ilişkin masrafların hesaplanmasında, dava tarihi itibariyle serbest piyasa koşullarına göre tamir ve yapım işine konu alanın ölçüsü, yapılan işin mahiyeti, kullanılacak malzeme, nakliye, işçilik vs. tüm inşaat kalemlerine konu bedellerin her bir iş yönünden ayrı ayrı somut verilere göre değerlendirilerek ve keşif tarihi itibariyle site yönetimi tarafından dava dışı firmalar ile yapılan sözleşmelere dayalı olarak tamamlanan işler yönünden de aynı yöntem izlenerek hesaplama yapılmak suretiyle yapılan ödemelerin yerindeliği değerlendirilmek suretiyle mahkeme, taraf ve yargıtay denetimine uygun olacak şekilde alınacak ek bilirkişi rapor sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, denetime imkan vermeyecek şekilde hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiği-
Davalı şirket tarafından inşa edilerek davacılara satışı yapılan taşınmaz ortak alanlarında oluşan, ayıplı imalatların giderilmesine ilişkin tazminat isteminde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmaz orta alanlarındaki ayıplı işler ayrı ayrı tespit edilerek, bu tespit edilen ayıpların ne suretle giderileceği açıklandıktan sonra,bu işlerin her türlü malzeme, işçilik, nakliye, KDV ve genel giderleri dahil maliyetlerinin hesaplandığı belirtilmiş ise de, bilirkişi raporundaki tespitlere konu ayıplı imalatların niteliği itibariyle tamir veya yeniden yapılmak suretiyle giderilebileceği, buna göre ayıplı imalatların tamamlanmasına ilişkin masrafların hesaplanmasında, dava tarihi itibariyle serbest piyasa koşullarına göre tamir ve yapım işine konu alanın ölçüsü, yapılan işin mahiyeti, kullanılacak malzeme, nakliye, işçilik vs. tüm inşaat kalemlerine konu bedellerin her bir iş yönünden ayrı ayrı somut verilere göre değerlendirilerek ve keşif tarihi itibariyle site yönetimi tarafından dava dışı firmalar ile yapılan sözleşmelere dayalı olarak tamamlanan işler yönünden de aynı yöntem izlenerek, hesaplama yapılmak suretiyle; yapılan ödemelerin yerindeliği değerlendirilmesi mahkeme, taraf ve yargıtay denetimine uygun olacak şekilde alınacak ek bilirkişi rapor sonucuna uygun karar verilmesi gerekitiği-
Kredi sözleşmesinden kaynaklanan ve banka tarafından haksız kesildiği iddia edilen bedelin tespiti ile belirlenecek miktarın tahsili istemine ilişkin davanın,"tahsil amaçlı belirsiz alacak davası” olmayıp, niteliği itibariyle “kısmi eda külli tespit amaçlı bir dava olduğu ve bu dava türünde, talep belirlemeye yönelik “artırım/tamamlama” şeklinde usuli bir işlem söz konusu olmadığı- Davacının “artırım dilekçesi” adı altında verdiği dilekçeler hukuki niteliği itibari ile ıslah dilekçesi niteliğinde olup, davacının bilirkişi raporu ile masraf miktarının ortaya çıktığını ve buna göre ıslah ettiklerine ilişkin beyanı ile HMK. mad. 176/2 birlikte değerlendirildiğinde, bundan sonra verilen ikinci ıslah dilekçesinin hükümsüz olduğu- Tarafların, bir davada ancak bir kez ıslah yapabileceği-