Özel Dairece verilen birinci bozma kararı araştırmaya yönelik olup kesin bozma niteliğinde olmadığı gibi birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmadığından, somut olayda HUMK’nın 429/4 üncü maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin ikinci bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu-
Somut olayda, alacaklı tarafından takibe konu edilen senetlerde tanzim yeri gösterilmediği gibi, tanzim edenin adı ve soyadı yanındaki adreste de idari birim yazılı olmadığından, tanzim yeri içermeyen dayanak belgenin, 6102 sayılı TTK'nın 776/1-f maddesi gereğince kambiyo senedi vasfında bulunmadığı, icra takibine konu alacak hangi zamanaşımı süresine tabi ise, icra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde de aynı zaman aşımı süresinin uygulanacağı, bu durumda, kambiyo senedi niteliği taşımayan dayanak belgelerin, bono niteliğinde olmayıp, adi havale hükmünde olduğundan takip, dayanak senetlerin tanzim tarihleri itibariyle uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 146. maddesinde düzenlenen on yıllık zaman aşımına tabi olacağı, takipte bu sürenin dolmadığı ve dolayısıyla zaman aşımının gerçekleşmediği anlaşıldığından, mahkemece, takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde gerçekleşen zamanaşımı şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Yabancı mahkeme kararı ile boşanmalarına karar verilen eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasında zamanaşımı süresinin, yabancı mahkeme kararının kesinleşme tarihinden itibaren başlayacağı- "Yabancı mahkemece verilen boşanma kararına bağlı olarak Türkiye'de açılacak tazminat, nafaka ve mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak davalarının ancak Türk mahkemelerince verilecek tanıma tenfiz kararından sonra ileri sürülebileceği, zamanaşımı süresinin de Türk Mahkemelerince verilen tanıma-tenfiz kararının kesinleşme tarihinden (söz konusu hakkın kullanılabilir duruma geldiği tarihten) itibaren başlayacağı" şeklindeki görüşün ise HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı tarafından bu davada ileri sürülen talep tümüyle sözleşme hükümlerine dayalı olup taraflar arasındaki çekişme sözleşmeden doğan hukuki ilişkiden kaynaklandığından davacının sözleşmeye dayalı olarak ileri sürdüğü talebin, 818 s. BK m.125 (TBK m. 146) uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi olduğu- "İş kazası sebebiyle açılan tazminat davasında ve yapılan icra takibinde davalının taraf olarak yer aldığı, davacı aleyhine herhangi bir dava ve icra takibi yapılmadığı, bu sebeple yapılan ödemenin ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep edilebileceği, bu talebe ilişkin olarak davanın açıldığı tarihte sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak talepleri bakımından zamanaşımı süresi dolduğu" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı alacak, cezai şart ve gecikme tazminatı- Sözleşmeye konu dükkanın teslimi, bu olmazsa rayiç bedelinin tahsili talep edildiğinden, artık seçimlik ceza talep edilemeyeceği- Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi, eser sözleşmesi ile birlikte satış vaadi sözleşmesinden oluşan karma bir akit olup eksik işler ve ayıplı imalâtların giderim bedeli, gecikme tazminatı ve cezai şart alacaklarında zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu- Arsa sahibi teslim edilmesi gereken tarihteki gecikilen her ay için zararını davayla isteyebileceğine göre her geçen ay zararının o ayın sona ermesiyle istenebileceği (muaccel hale geleceği)-
Yapılan yenileme taleplerinin icrai işlem yapılması talebi içermediğinin anlaşıldığı, icrai işlem yapılması talebi içermeyen yenileme taleplerinin icra takip işlemi niteliğinde olmadığından zamanaşımını kesmeyeceği- Alacaklının ................ tarihli haciz talebinden sonra on yıllık zaman aşımı süresi içinde icra takibini sürdürme iradesini gösteren bir takip işlemine rastlanılmadığından, mahkemece istemin kabulü ile icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca teslimi gereken dairelerin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle doğan cezai şart ve kira tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkindir...
Muvazaanın tek taraflı veya iki taraflı sözleşmelerde mümkün olduğu gibi, hem borçlandırıcı hem de tasarrufi işlemlerde yapılabileceği, oysa inanç sözleşmesi hakkın kullanılması ile ilgili olduğundan ancak tasarrufi işlemlerde söz konusu olacağı-İnan sözleşmesi inanılanın yükümlülüklerini, inanç konusunun kullanılma ve tekrar iade koşullarını düzenlediği, buna karşın muvazaa sözleşmesi ise yapılan işlemin tamamen veya kısmen sonuçlarını kaldıracağı-
Davacı taraf ile davalı kooperatif üyesi arasında kooperatif hisse devir sözleşmesi başlıklı adi yazılı sözleşme imzalandığı ancak davalı tarafın sözleşme gereklerini yerine getirmediği ve bu halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, alım satım sözleşmesine dayalı olup, davacı tarafça sözleşme kapsamında davalı tarafa ödenen bedelin tahsili istemine ilişkin olduğu-Mahkemece davacının talebinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu buna göre ıslah edilen kısım yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ise de; dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresi, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle 10 yıl olduğu ve davacı tarafça davalı tarafa işbu davadan önce çekilen ihtarname üzerine davalı tarafın verdiği 13.05.2009 tarihli cevabi ihtarnamede sözleşmeyi inkar ederek yerine getirmeyeceğini bildirdiği anlaşılmakla zamanaşımının başlangıç tarihi 13.05.2009 olup ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmadığından ıslaha değer verilerek değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin sona ermesi nedeniyle kalan intifa süresine isabet eden intifa ivaz bedelinin istirdadı istemine ilişkindir...