Mahkemece, Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair 195 sayılı Kanun ve Genel Kurul kararına göre şekli bir inceleme yapılarak davacının Basın İlan Kurumu kararına yaptığı itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenerek yanılgılı şekilde davacının itirazının kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına temyiz isteminin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu “Başbakan’ın Makam Aracındaki Suçlu Oğul!" başlıklı yazı içeriğinden, davacının fotoğrafı da kullanılmak suretiyle yer alan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder mahiyette olduğu, basın özgürlüğü ve eleştirel kapsamda değerlendirilemeyeceği, suç isnadı ve kesin yargı içeren ifadelerle basın özgürlüğü ve eleştiri sınırlarının aşıldığı, öz ile biçim arasındaki dengenin bozulduğu, dolayısıyla davacının kişilik haklarına saldırı gerçekleştiği anlaşıldığından, kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı yararına uygun bir miktarda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediği-
Bankacılık faaliyetleri ile iştigal eden davacı .................. Bankası Anonim Şirketi hakkında sarf edilen "aslında ilk el konulması gereken banka, o da neyse inşallah bizim iktidarımızda nasip olur bize!" şeklindeki söz ve ifadeler bütün halinde değerlendirildiğinde; kullanılan ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, yayın tarihi itibariyle toplumsal ilginin bulunduğu bir konuda değerlendirmeler yapıldığı anlaşıldığından davanın tümden reddi gerekeceği-
Davacının dekan olduğu üniversitede öğrenci olan davalının ekşi sözlükte paylaştığı ("... dördüncü ayını tamamlamadan atı aldığı gibi Üsküdar müsküdar bırakmayan, dekanlığa yerleşen profesör üç ay önce onun tepeden inme biçiminde atandığını söylemiştim. Meğer herif ...nın Mesihi imiş, şimdiden tepeden dekan oldu. ... da vekâleten iletişim bilimleri başkanlığına atandı. Lafın kısası fakültenin biraz imajı vardı, içine ettiler bıraktılar. Ortalık atanmışlardan geçilmiyor. Bunun adı da yeniden yapılanma.." şeklinde ifadeler içeren) yazının hakaret kastı taşımadığı, söylenen sözlerin eleştirel bir dille kaleme alındığı, yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacıyı küçük düşürücü nitelikte olmadığı, açıklamaların ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında kaldığı anlaşıldığından yazının davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; internet yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan yayının hukuka aykırılığın tespiti ve durdurulması istemi ilişkin eldeki davanın açılmasında davacının hukukî yararının bulunup bulunmadığı, yayının kaldırılmasına yönelik isteme ilişkin ise 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre sulh ceza mahkemesine mi yoksa 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve 25. maddelerinde düzenlenen genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesine mi başvuru yapılacağı-
Tarafların mesaj yolu ile karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettiklerinin, erkeğin kadının babasına çektiği mesajla eşi hakkında küçük düşürücü sözler söylediği, davacı ile aynı işyerinde çalışan iş arkadaşlarının tanık olarak dinlendiği, bu tanıklardan birinin fiili ayrılığın başladığı gün hakkında, "davalının sebepsiz şekilde eşyalarını toplayarak evi terk ettiği" yönünde bilgi verdiği, diğer tanıkların ise "davalının kadının işyerine gelerek huzursuzluk çıkardığının ve eşini işyerinde küçük düşürdüğüne ilişkin olarak görgü sahibi olduklarının anlaşıldığı uyuşmazlıkta, davalı erkeğin eşine ağır hakaret ettiğinin, eşinin işyerine giderek huzursuzluk çıkardığının ve eşinin başkaları yanında küçük düşmesine neden olduğunun, buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiğinin açık olduğu anlaşıldığından, erkeğin eşine nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- "Erkek eşe yüklenen kusurlu davranışlarına dair eylemlerin kadının gerçekleştirmiş olduğu kusurlu davranışların bir sonucu olduğu, bu nedenle, kadın eşin boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Hiçbir haklı neden yokken, davalı tarafın gayri resmi evliliği bozarak davacıyı evden göndermiş olması eylemi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada; davaya konu olayda; taraflar arasında resmi nikah olmadığının, davacının bu eylemde rızasının olduğunun anlaşıldığı, davacı ile davalı arasındaki gayri resmi birlikteliğin, Türk Medeni Kanunu anlamında gerçekleşen ve hukuk alanında geçerlilik taşıyan bir evlilik olmayıp; taraflar arasında bir evlilik ilişkisi de doğurmadığı, nu nedenle, aralarındaki ilişkinin aile hukuku kurallarına göre değil; Borçlar Hukuku'na ve özellikle de haksız eylem hükümlerine göre değerlendirilmesi gerekeceği, davacı kadının, davalıyla rızası ile evlenmiş olup reşit olması itibariyle eyleminin sonuçlarını da kavrayabilecek yeterlilikte olduğu, bu durumda, manevi tazminat isteminin reddedilmesi gerekeceği-
Davalı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı- Davalının davacıya yönelik davranış ve sözleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıya söylediği "lan" ve "gözüne sokayım mı" şeklindeki sözler ile "youtube" adlı internet sitesinde de paylaştığı "Burada kaç tane üç numara yazıyor?, bu numaraları gözüne sokarım, seni işinden ederim, benim kim olduğumu biliyor musun?, arabanı parçalatırım lan" şeklindeki sözlerin davacıyı küçük düşürücü nitelikte olduğu, toplum önünde rencide ettiği ve emeği ile para kazanan davacı açısından üzüntü verici olduğu ve tazminat gerektirdiği-
Dava konusu haberin bir bütün olarak değerlendirilmesinde; haber görünür gerçeğe uygun ve güncel olup yapılmasında kamu yararı ve toplumsal ilgi bulunduğu-Basının, okuyucunun dikkatini habere çekmek amacı ile çarpıcı başlık ve ifadeler kullanmasının bir gazetecilik tekniği olduğu ve özle biçim arasındaki dengenin bozulduğundan da söz edilemeyeceği- Dava konusu haberin toplumun bilgi edinme,basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu-Haberin başlığı çarpıcı olsa da davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak, davalıların tazminat ile sorumlu tutulmasının yerinde görülmediği-
Çalışması karşılığında aileye maddi destek sağlayan kadının bir kısım birlik görevlerini ihmal etmesi karşısında, erkeğin eşine hakaret ettiği, toplum içinde eşine aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunmasının boşanmaya sebep olan olaylarda erkeği ağır, kadını ise az kusurlu kıldığı hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin manevi tazminat talebinin reddine karar verilemeyeceği-