Gazetede yapılan haber nedeniyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı iddiası ile manevi tazminat ve kınama kararının yayınlanması talebi-
Gazete haberleri nedeniyle davacıların kişilik haklarının saldırıya uğradığı, maddi zararlarının oluştuğu iddiası ile maddi ve manevi tazminat talebi-
TV 8 adlı televizyon kanalında 04.03.2013 tarihinde yayınlanan “Aramızda Kalsın” isimli programda davacı hakkında sarf edilen söz ve ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-
Davanın; davalının Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlar ile davacının, özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edilip edilmediğine ilişkin olduğu-
Davacının taraf olduğu adli bir olay yayın yapılırken davacının sosyal medya hesabından alındığı anlaşılan özel yaşamına ilişkin birçok fotoğrafın kullanıldığı; dava konusu haberin başlığı, kullanılan fotoğraflar, sarf edilen söz ve ifadelerle özle biçim arasındaki dengenin bozulduğu, kamuya mal olmuş bir kişi olmayan davacı hakkında yapılan bu habere ulaşılabilir olunmasında bir kamu yararı bulunmadığı, basın özgürlüğü sınırları içerisinde değerlendirilemeyeceği, davacının kişilik haklarına saldırı olduğu kabul edilerek davanın kabulü ile dava konusu haberin yayından kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Somut olayda, her bir davacı için ayrı ayrı talepte bulunulmasına rağmen, mahkemece davacıların manevi tazminat istemleri yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmadığından, ayrıca karar başlığında davacıların adına yer verilmiş olmasına karşın, hüküm fıkrasında kabul edilen miktar yönünden infazda tereddüt oluşturacak şekilde “davacıya verilmesine” şeklinde hüküm tesis edildiğinden, mahkemece; davacıların istemleri ve HMK’nın 297 nci maddesinde gösterilen kurallar gözetilmeksizin, her bir davacının manevi tazminat istemine ilişkin ayrı ayrı ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde açık ve net karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Yargıtay içtihatlarına göre matufiyet şartının; Kişinin adı, sanı, kimliği belli olmasa da ona yöneldiği konusunda kuşku bırakmayacak şekilde ithamlara, yönelimlere yer veren ifadeler olarak kabul edildiği, matufiyetin varlığını kabul için dava konusu ifadede ya kişinin adından açıkça sözedilmesi veya konumunun sıfatının gösterilmesi ya da bunlardan söz edilmese dahi içeriğinden bu kişinin amaçlandığı, ifadenin ona yönelik olduğunun anlaşılması veya anlaşılabilir olması şartlarının arandığı- Davalının, dava konusu haberde davacının ismini belirtmediği gibi, bizzat davacıyı tarif eden ibare ve görüntüye yer vermeksizin davaya konusu ifadeleri kullanmış olmasına göre eldeki davada matufiyet unsuru gerçekleşmediği, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğunun anlaşıldığı-
Davalı eser sahibi tarafından dava konu kitapta davacı hakkında sarf edilen söz ve ifadeler bir bütün halinde incelendiğinde ifade özgürlüğü ve eleştiri sınırları içerisinde değerlendirilemeyeceği, davacının kişilik haklarına saldırı olduğu kabul edilerek manevi tazminata hükmedilmesinin ve olay tarihi, tarafların konumu, zararın ağırlığı dikkate alındığında hükmedilen (70.000,00 TL.) manevi tazminat miktarının yerinde olduğu-
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararların temyiz edilemeyeceği, temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerektiği- Davalı yönünden davacı tarafından temyize konu edilen miktar 20.000,00 TL olup, Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilen kararların kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla; davacı vekilinin davalıya yönelik temyiz dilekçesinin miktar nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği- Haberin toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı, kaldı ki basının, okuyucunun dikkatini habere çekmek amacı ile çarpıcı başlık ve ifadeler kullanmasının bir gazetecilik tekniği olması karşısında, özle biçim arasındaki dengenin bozulduğundan da söz edilemeyeceği; basının, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumlu olduğu, Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında da benimsendiği gibi, demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi, bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğü, sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli olup, yine pek çok kararında ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiğini kabul ettiği, haberde kullanılan söz ve ifadelerin, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığının anlaşılmasına göre, karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin davalı ... Gazetecilik A.Ş.'ye yönelik temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği-
Davalının sahibi olduğu "https://www.takvim.com.tr" "https://www.sabah.com.tr" "https://www.ahaber.com.tr" isimli internet sitelerinde 26.03.2012 ve 27.03.2012 tarihlerinde yayınlanan haberler nedeniyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı iddiası ile manevi tazminat ve kararın yayınlanması istemine ilişkin davada, dava konusu internet haberleri ile sahte bal konusunda vatandaşların dikkatli olması yönünde uyarı yapılmaya çalışıldığı, haberlerde yalnızca bir paragrafın TSK'ya teslim edilen ballara ayrıldığı, yapılan incelemede davacı tarafından TSK'ya satılan balların Konya Kontrol Laboratuvar Müdürlüğünde yapılan incelemesi neticesinde gıda kodeksi bal tebliğine uygun olmadığının belirlendiği, ancak davacının yalnızca tedarikçi olması sebebiyle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, dava konusu haberlerin bu nedenle görünür gerçeğe uygun olduğu, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-