Manevi tazminatın zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği- Dava konusu olay tarihi, oluş şekli, tarafların sıfatları, ifadelerin ağırlığı (davalının, davacıyı HSYK’ya şikayet ederek paralel yapı (fetö/pyd) mensubu olduğunu ileri sürmesi) gözetildiğinde, davacı yararına daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davada delil olarak sunulan CD kaydının hangi tarihte ve ne şekilde kaydının yapıldığı dosyadan anlaşılamadığından, mahkemece, bu konuda uzman bilirkişiden rapor alınarak karar verilmesi gerektiği-
Davalıların yolunu keserek kendisine bıçak çektiklerini ve tecavüz etmeye kalkıştıklarını belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesini isteyen davacının  olay tarihindeki yaşı,  olayın oluş şekli, ceza yargılamasında belirlenen maddi vakıalar gözetildiğinde; davacı yararına daha üst seviyede manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu yayının eleştiri kapsamında kaldığı, haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı, başlık çarpıcı da olsa davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı durumda manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davaya konu edilen yazıda kullanılan ifadelerin toplumun bilgi edinme ve basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, haberlere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, söz konusu yazıların eleştirel özellik taşıdığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamaya gerek olmadığının anlaşılması durumunda, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davaya konu konuşma metni bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının bir siyasi parti lideri olarak, C.Savcısı olan davacı tarafından yürütülen bir soruşturmada toplumun bilgi edinme hakkı kapsamında değerlendirme ve yorumlarda bulunduğu, kullanılan söz ve ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında eleştirel mahiyette olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığının anlaşılması halinde, mahkemece manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat isteminde hukuki sorumluluğu bulunan davalılar-
Basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat davasında, davalı A.Ş'nin olağanüstü hal kapsamında yayınlanan KHK’de yer aldığı ve kapatıldığı anlaşıldığından, adı geçen davalı yönünden, dava hakkında 675 sayılı KHK’nın 16. maddesi kapsamında değerlendirme yapılabilmesi için kararın bozulması gerektiği-
Davalının davacıyı kısa zaman aralıklarıyla birden fazla kez şikayet etmesi, davacı hakkında savcılığa verdiği şikayet dilekçesi ve İl Milli Eğitim Müdürlüğüne verdiği şikayet dilekçeleri nedeniyle de yasal şikayet hakkı sınırlarının aşıldığı halde, bu yazı ve beyanlarla ilgili olarak ayrıca uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğu- Şikayet hakkı davalı tarafından kötüye kullanıldığından, davacının kişilik hakları ile davalının şikayet hakkı arasındaki çatışan yararlar dengesi, davacı aleyhine bozulmuş olduğundan, davacı yararına uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
İftiraya dayalı maddi ve manevi tazminat istemi-