Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ülkemizin beş yılı aşkın süre içinde geçirdiği olaylar ve süreçler nazara alındığında, dava konusu yayın, süreç içerisinde güncellik, görünür gerçeklik, kamu yararı ve özle biçim arasındaki denge unsurlarını taşıdığından, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediği-
Davaya konu yayının güncel olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğinin anlaşıldığı-
Davaya konu edilen yayının yer aldığı gazetenin künyesi bölümünde, yayın sahibi, sorumlu yazı işleri müdürünün kim olduğu açık ve net olarak belirlenebilir nitelikte olduğundan, mahkemece "yayın sahibi" yerine "sorumlu yazı işleri müdürünün" davalı olarak gösterilmesinin makul bir yanılgıya dayandığı gerekçesiyle HMK. mad. 124 uyarınca iradi taraf değişikliğine ilişkin talebin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu- Dava konusu haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, edinilen bilgilerin gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte verilen başlık ile aktarıldığı anlaşıldığından, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı ve davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığının kabulü ile manevi tazminata ilişkin istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı, şikayet dilekçesinde, borçlu olmadığının, borçlu olan oğlu ile ayrı yaşadığının bilinmesine rağmen evine haciz işlemi yapılmak istenmesinde ısrar edilerek konut dokunulmazlığının ihlal edildiği ve görevin kötüye kullanıldığı gerekçeleriyle yasal sınırlar dahilinde yaşadığı sürece ilişkin olayları anlatarak icra memuru, alacaklı ve vekili hakkındaki şikayetlerinde davalının az da olsa bir takım emareler mevcut olup şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığının ve hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı-
Davalının davacılar hakkında görevi kötüye kullanma şüphesi ile şikayetçi olduğu, davalının şikayetine istinaden yapılan soruşturma neticesinde şikayetin yasal şartları taşımadığı değerlendirilerek işleme konulmamasına karar verildiği, davalı hakkında da, görevli memura direnme ve iftira eylemleri nedeniyle kamu davası açıldığı, üzerine atılı suçun şartlarının oluşmaması nedeniyle beraatine karar verildiği ve kararın Yargıtayca onandığı anlaşıldığına göre, davalının vermiş olduğu şikayet dilekçesi de bir bütün olarak değerlendirildiğinde hak arama özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı-
Savcılık tarafından yapılan soruşturma sonucunda kamu davası açılmasında yeterli delil ve emare görülerek atılı suç nedeniyle kamu davası açıldığı, davalının yapmış olduğu şikayetin hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı, davalının şikayet dilekçesinde de davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir ifade bulunmadığı-
Dava dilekçesince davalı hakkında kullanılan sözlerin savunma ve hak arama özgürlüğü sınırları içinde kaldığı, davacının kişisel haklarını zedeleyici nitelikte olmadığının kabulü gerektiğinden; manevi tazminat davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalının eleştirel niteliğindeki ifadelerinin küçültücü ve hakaret niteliğinde olmayıp davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı, bütün olarak eleştiri sınırlarını aşmadığı-
Dava konusu köşe yazısı, mahkeme delillerden hareketle yazıldığı, bu haliyle haber ve köşe yazısının görünür gerçeğe uygun olduğu anlaşılmakla, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği-
Yargıtay bozma ilamı ile davacı yönünden usuli kazanılmış hak oluştuğundan, davalı aleyhine olmak üzere uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Davacı tarafından hakkında yürütülen soruşturma sırasında lehine ifade verecek kişileri yıldırıldığı, bu şekilde delillerin davacı tarafından karartıldığı ve davalının takdirname verdiği veya teklifi Bakanlık'ta olan herkesi cezalandırdığı yönündeki ifadelere yer verildiği, bu ifadeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, basın özgürlüğünün sınırları aşılarak, davacının yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu- Davalı haber ajansına vermiş olduğu röpörtajın çeşitli yayın kuruluşlarına dağıtılması sonucu bu kuruluşlarca haberleştirildiği anlaşıldığından, davalının eylemi tek bir eylem olduğu, buna rağmen davacı tarafça davalı hakkında haberi yayınlayan her gazete ile birlikte davalı sıfatı ile ayrı ayrı davalar açıldığı, bu durumda; eylemin tekliği göz önüne alınarak davalı aleyhine tek bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-