Şikayet hakkının Anayasal bir hak olduğu, bu nedenle hakkında yapılan şikayette (ya da bunun sonucunda açılan ceza davasında) haklı çıkan (lehine «takipsizlik» veya «beraat» kararı verilen) tarafın, sırf bu nedenle şikayette bulunan kişiden manevi tazminat isteyemeyeceği, şikayetçinin ancak (kasten) davacıya zarar vermek amacı ile veya hiçbir duyum ve belirti olmadan sırf şüphe üzerine ağır bir suçlamada bulunarak şikayette bulunmuş olması halinde, davacıya manevi tazminat ödemeye mahkum edilebileceği–
Davacının davalıya bilgisayar aracılığı ile gönderdiği mektupta (e-mail) «gözü doymaza mesaj», «utanmaz... sen kendini alçaltıyorsun... senin gibi aylak, dedikodu peşinde koşan, yatarak baba parası yiyen, karısı tarafından güdülen... babamın esas katili sensin.» şeklindeki ifadelerin davalının kişilik haklarına saldırı tekil edeceği–
Baroya verdiği savunma yazısında kendisini şikayet eden davacı için «hasta olduğu, tatmin edilemez bir yapıda bulunduğu» şeklinde sözler kullanan avukatın savunma sınırlarını aşmış sayılacağı ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğunun kabul edileceği–
«Gelecekte etkileri belli olmayacak şekilde kimyasal bir gaz solumanın insanda yaratacağı sıkıntı,» «yaşadığı ortam ve evi bir süre terketme zorunluluğu», «çevresel kirlenmenin özel yaşama müdahale niteliği oluşturması» olgularının manevi tazminatı gerekli kılacağı - Deprem ve benzeri olaylar gözetilerek yapılmadığı anlaşılan tesisin, objektif sorumluluk gereği kusurunun bulunmadığını kanıtlamak zorunda olacağı ve aksi halde doğan zararlardan sorumlu tutulacağı–
Hakkında ihbar bulunduğu gerekçesiyle de olsa, çalışmakta olduğu kurumda, diğer çalışanların yanında alkol muayenesi için hastaneye sevk edilen kimsenin kişilik haklarının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerekeceği–
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan «gerçek» ve «güncel» bir haberin (eleştirinin), özle biçim arasındaki denge kurularak verilmesi durumunda, hukuka aykırılığının ortadan kalkacağı ve tazminata hükmedileceği -Karar verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan «gerçeklik» unsurunun burada «somut gerçeklik» olmayıp, «kararın verildiği andaki olayın beliriş biçimine göre görünüşteki gerçeklik» olduğu- yayınlanan haberin «gerçek» olması halinde, yayında «hukuka aykırılık» bulunduğundan söz edilemeyeceği ve davacı lehine -kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilerek- manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
Ceza yargılaması sonunda verilen kararda hükmedilen manevi tazminat kararını temyiz etmeyen davacı yönünden, bu miktarın tazminat davasında da sınırlayıcı sayılacağı–