Haciz tutanaklarının, İİK mad. 105 kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, davalı 3. kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu görüldüğünden, dava konusu tasarrufun İİK mad. 280/1'e göre; mutad ödeme olmaması nedeniyle de İİK mad. 279/2'ye göre tasarrufun iptali gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücretinin, takip konusu alacak miktarı ile (kat'i aciz belgesi düzenlenmiş ise aciz belgesindeki miktar) iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanacağı-
İcra takip dosyasının borçlusu olmayan kişi ve onun birlikte tasarruf yaptığı kişiler yönünden tasarrufun iptali davasının husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiği- Davacı vekili takip konusu senetlerin ticari ilişkiden doğan 52 adet fatura karşılığı düzenlendiğini belirterek anılan faturaları delil olarak sunmuş ve fatura içeriklerinden de davacı şirket tarafından davalı borçlunun %98 ortağı ve temsilcisi olduğu şirkete satış yapıldığı anlaşıldığından ve uygulamada ticari hayatta yaygın olarak görülen vadeli senet ve çek düzenlenmesi davanın tarafı olan davacı ve borçlu arasında da uygulandığı anlaşıldığından, mahkemece borcun devam eden ticari ilişkiden doğduğu, dolayısıyla iptali istenen tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, haciz tutanağının İİK'nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, alacağın gerçek alacak olduğu davanın süresinde açılmış olması nedeniyle dava önkoşullarının var olduğu kabul edilerek dava konusu taşınmaza ilişkin davalı borçlu ile 3. kişi arasındaki satış senedi de istenerek dava konusu her tasarruf yönünden mevcut delillerin davalı 3.kişiler yönünden İİK'nun 278, 279, 280, 283/2 maddeler gereğince, davalı 4. kişiler yönünden İİK'nun 280/1 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında varlığı zorunlu bulunan icra takibinin, dava tarihinden önce yapılmasının zorunlu olmadığı, yargılama aşamasında borçlu hakkında yapılmış bir icra takibinin olmasının yeterli olduğu- Tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece, alacaklı tarafından açılmış olan itirazın iptali davasının sonucunun beklenerek, takibin kesinleşmesi halinde davanın esasına girilerek delillerin toplanıp yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi, itirazın iptali davasının reddedilip bu kararın kesinleşmesi halinde ise, 'davanın ön koşul yokluğu nedeniyle reddine' karar verilmesi gerekeceği- Dava tarihinden sonra takibe geçilmesi halinde, tasarrufun iptali davasının görülemeyeceğinin kabul edilemeyeceği-
Borcun doğumuna ilişkin vakıaların kanıtlanması bakımından tanık dinlenebileceği- Mahkemenin "HMK. mad. 200/2 uyarınca, açık bir muvafakat bulunmaması ve senede karşı ancak yazılı delille ispat kuralı nedeniyle de tanık dinlenemediği"nden kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Aciz vesikası, tasarrufun iptali davası dava şartı olup, davacı tarafından aciz vesikası veya geçici aciz vesikası niteliğinde haciz tutanağı ibraz edilmediğinden mahkemece davanın bu nedenle reddi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklının açabileceği (İİK.m.277), bu husus, dava şartı olup, hâkimin görevi gereği doğrudan gözetmek zorunda olduğundan, davacılardan H. tarafından açılan davada aciz belgesi sunulmadığı gibi yapılan takiple ilgili olarak İİK'nun 105.maddesi niteliğine sahip bir hacizde bulunmadığından, davaların ön koşul yokluğundan reddi ile maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Borçlu davalının haciz konulan araçları olduğu, ancak bu araçlar üzerinde daha önce gelen çok sayıda hacizlerin bulunduğu, bunun dışında borçlunun borcuna yetecek haczi kabil malının olmadığı anlaşıldığından, haciz tutanağının geçici aciz vesikası niteliğinde olduğunun kabulü ile dava şartının gerçekleştiği düşünülerek "maden işletme ruhsatının devri"ne ilişkin açılan tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
Haciz tutanağının İİK. mad. 105 kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu; iptali istenen tasarrufun ise takip konusu alacaklardan sonra yapıldığı; alacağın gerçek olduğu; davanın süresinde açıldığı; dolayısıyla dava ön koşularının gerçekleştiği; davalıların kardeş olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 278/3-1, 280/1 ve borca mahsuben devredilmesi nedeniyle İİK. mad. 279 gereğince iptale tabi olması nedeniyle dava konusu taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında karar ilam harcı takip konusu alacak miktarı (kat'i aciz belgesi düzenlenmiş ise kat'i aciz belgesindeki miktar) ile iptali istenen tasarrufun, tasarruf tarihindeki değeri karşılaştırılarak düşük olan değer üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekeceği- Harç kamu düzenine ilişkin olduğundan temyiz edenlerin sıfatına bakılmaksızın res'en incelenmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının amacının “borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarruflarının geçersizlik ya da iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle davacı-alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak” olduğu- Haciz tutanağında 1.300,00 TL ev eşyası haczedilmiş ve haciz mahallinde başka hacze kabil mal görülmediği belirtilmiş olup, haciz tutanağının, İİK. mad. 105/2 anlamında geçici aciz belgesi hükmünde olduğu ve bir başka taşınmaz üzerinde de ipotek ve hacizlerin olduğu anlaşıldığından, aciz halinin varlığının kabulü gerektiği- Davalı-üçüncü kişinin, borçlunun eşinin muhasebecisi olması nedeniyle borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olması gereken kişilerden sayılacağı, ayrıca 2009 yılından itibaren peyderpey verilen para için 2013 yılında alacağın teminat altına alınması için ipoteğin tesis edildiği iddiasının hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından mahkemece “ipoteğin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı” şeklindeki gerekçenin isabetli olmadığı-
Tahliye edilen adreste yapılan hacizlerin, borçlunun aciz halini ortaya koyduğundan söz edilemeyeceği- Borçlunun babasından 7 adet bağımsız bölüm kaldığı ve davacının bu taşınmazlarla ilgili olarak paydaşlığın giderilmesi davası açtığı anlaşıldığından, davacı vekili tarafından borçlunun taşınmazları üzerinde 1/48 hissesi ve üzerinde haciz olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu taşınmazların kıymet takdirleri yapılmadığından borçlunun aciz halinde olduğunun söylenemeyeceği; mahkemece, borçlunun babasından intikal eden taşınmazların kıymet takdiri yaptırılarak, borçlunun aciz halinin varlığı net olarak tesbiti gerektiği- Borcun doğumundan önce var olan ve davalı üçüncü kişi adına olan banka ipoteğinin davalı bankanın verdiği konut kredisi ile kapatılarak, 1.derece ipoteğin yerine geçildiği, anılan bankanın borçlunun mali durumu hakkında bilgisi olduğu tesbit edilmeden davalı banka yönünden davanın kabulünün isabetli olmadığı- Dava konusu taşınmazın icra takibi sonucu ihaleden dava dışı alıcı tarafından satın alınması durumunda, anılan icra dosyasında takip dosyası alacaklısının ihale bedelinden alacağını aldıktan sonra bir bedel kalmış ise bu bedelin tahsiline aksi durumda konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında, davacı alacaklının davasının kabulü halinde, dava dayanağı takip dosyalarından dava konusu taşınmazlarla ilgili olarak cebri icra yetkisi tanınması gerektiği- Dava konusu taşınmazı icra takibi sonucu ihaleden satın alan ve davanın tarafı olmayan alıcının, mahkemece verilen tedbir kararını temyiz hakkı bulunmadığı-