Zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi gerektiği- Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazının hukuki sonuç doğurmayacağı- Duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinin, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelememiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceği-
İstihkak davalarının asıl icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılmasının mümkün olduğu, HMK’nun 7/1. maddesi gereğince davalının birden fazla olması halinde davanın, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılmasının mümkün olduğu, basit yargılama usulüne uygun yürütülen taşınır mala ilişkin istihkak davalarında yasaca kesin yetki kuralı öngörülmediğinden yetki itirazının HMK'nun 19/2. maddesi gereğince cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekeceği, HMK'nun 19/4. madde hükmüne göre de yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği-
İş kazası sonucu ölenin desteğinden yoksun kalanların uğradıkları maddi ve manevi zararların tazmini istemine ilişkin davalıların birden fazla olduğu davada, davacının, HMK. mad. 7 uyarınca, seçimlik hakkını davalılardan birinin yerleşim yeri iş mahkemesinde dava açarak kullanmasının hukuka uygun olduğu-  Birden fazla davalının bulunması sebebiyle davada yetkili ortak mahkemenin İş kazasının meydana geldiği yer iş mahkemesi olduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu-
Mahkemece taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığı kabul edilerek BK.'nun 73. maddesi (TBK.'nun 89. maddesi ) uyarınca, davacının ikametgahı mahkemelerinin yetkili olduğu gözetilerek, işin esası hakkında taraf delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Kooperatif ile üyesi arasındaki davaların kooperatif merkezinin bulunduğu yerde görüleceği ve bu yetkinin kesin yetki olduğu, üyeliğin tartışmalı olduğu hallerde de bu yetki kuralının geçerli olduğu, bu hususun mahkemece göz ardı edilerek genel hükümlerle yetki belirlenmesinin doğru olmadığı-
Tebligat işlemleri tamamlanmadan ve usulünce yapılmış yetki itirazı olmadan mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Çekler için, takip alacaklısı tarafından, muhatap bankanın bulunduğu yer ile çekin keşide yerinde takip yapılabileceği gibi, İİK'nun 50. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken HMK'nun 6. maddesi uyarınca, borçlunun takip tarihindeki yerleşim yerindeki icra dairesinde de icra takibi yapılabileceği-
Zarar gören sıfatı bulunan davacının yerleşim yerinin Tunceli olduğu anlaşılmakla davalının yaptığı yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekirken HMK'nın 7. maddesinin yanlış yorumlanarak kesin yetkiden bahisle yetkisizlik kararı verilmesinin isabetli olmadığı, ayrıca tek bir davalı tarafından yapılan yetki itirazının, diğer davalıları da etkileyecek şekilde karar verilmesinin de doğru olmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında genel yetki kurallarının uygulanması gerektiği (HMK. mad. 5)-  Alacaklı ile borçlu arasında yazılı bir yetki sözleşmesinin bulunması halinde, alacaklının iptal davasını sözleşmede yetkili gösterilen yer mahkemesinde de açabileceği- Bonodaki taraflar tacir olduğundan, takibe esas bonolardaki yetkili kaydında gösterilen mahkemenin yetkili olduğu- Yetki sözleşmesi (kaydı), geçerli olduğundan, bu sözleşmenin (kaydın)  zorunlu dava arkadaşı durumundaki borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan üçüncü kişileri de bağlayıcı olduğu-
Birden fazla borçlu varsa bunlardan birinin ikametgahında takip başlatılabileceği ve bu durumda diğer borçluların yetki itirazında bulunamayacakları, ancak, anılan hükmün, borçlulardan birinin ikametgahındaki (onun için genel yetkili) icra dairesinde takip yapılması hali için olduğu-