Kira ilişkisinin ispatı için imzaları inkâr edilmeyen, "protokol" başlıklı belgenin, kira sözleşmesinin konusunu oluşturan kiralanan, kiralananın kullanımı veya kullanımıyla birlikte ondan yararlanılmasının karşılığında ödenecek kira bedeli ve tarafların anlaşması şeklinde sıralanabilecek kira sözleşmesinde olması gereken unsurları içerdiğinden kira sözleşmesi niteliğinde olduğu- Protokolde yer alan, "anahtar tesliminde resmi sözleşme yapılıp ödeme yapılacaktır" ifadesinin sözleşmenin hukuki niteliğini değiştirecek mahiyette olmadığı, bu nedenle sözleşmede kiracı olarak imzası bulunan kişilerin kiracı oldukları ve 'kira alacağı ve tahliye' davasında davalı sıfatlarının (pasif husumet ehliyetlerinin) bulunduğu-
Kira ilişkisinin varlığını ve kira bedelinin ne kadar olduğunu ispat külfetinin davacıya ait olduğu, talep edilen yıllık kira bedeli senetle ispat sınırının üzerinde ise yazılı delille ispat yükümlülüğünün söz konusu olduğu- Davacının dayandığı  belgede sadece eşyaların davalıya teslim edildiğinin belirtildiği, eşyaların davalıya kiraya verildiğine ilişkin bir ifade bulunmadığı gibi belgenin kira sözleşmesinin unsurlarını barındırmadığı- Kira ilişkisini yazılı delille ispatlayamayan davacının itirazın iptali davasının reddi gerektiği-
Sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerden olan uzun süreli kira sözleşmesinin süresinden önce feshi halinde, peşin ödenen yabancı para cinsinden olan kira bedelinin fesihten sonraki süreye ilişkin olan kısmının kiraya veren tarafından kiracıya iadesi gerektiği- Yabancı para cinsinden olan kira bedelinden kullanımın olmadığı fesihten sonraki süreye isabet eden kısmının iadesinde döviz cinsinden veya Türk Lirası üzerinden talepte bulunulabileceği- Kiracının, yabancı para cinsinden aynen iade talep etmeyip Türk Lirası üzerinden denkleştirici adalet ilkesine göre talep ettiğinde kullanılmayan süreye isabet eden ve iadesi gereken kira tutarının milli para cinsinden karşılığının yatırım araçlarını bir arada barındıran denkleştirici adalet ilkesi gereğince (enflasyon, üfe, tüfe, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretleri gibi ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle) fesih tarihinde ulaştığı miktar üzerinden hüküm kurulmasının isabetli olduğu- Dava konusu kiralananın bulunduğu tahsisli alanın ihale ile alınması sonucu olarak davalı şirketin TBK 310 uyarınca yasal olarak sözleşmenin tarafı haline geldiği-
Davanın açılmasından sonra kiralananın satılmasıyla önceki malikin kiraya veren sıfatı kalmadığından tahliye isteminin reddi gerekirken, yeni malik yönünden kiralananın tahliyesine ilişkin verilen karar da usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirdiği- Bozma nedenine göre, davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği-
Davalı/karşı davacı kiraya veren; karşı davada, kira alacağının, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi nedeniyle makul süre kira tazminatı, kira bedellerinin stopajı ve gecikme faizi talep etmiş olup 24.03.2015 tarihli dilekçesinde alacak kalemlerini Türk Lirası olarak talep ettiğini açıkça beyan ettiği- Islah dilekçesi ile makul süre kira tazminatı, stopaj bedeli ve işlemiş faiz alacağına ilişkin talebini arttırdığını ve alacağı USD olarak istediği; taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kira bedeli USD olarak belirlenmiş ise de kiraya verenin seçimlik hakkını Türk Lirası olarak kullandığı, seçimlik hakkını Türk Lirası olarak kullandıktan sonra bu seçiminden vazgeçerek yabancı para veya kur farkı adı altında bir talepte bulunamayacağı-Islah ile daha öncesindeki seçimlik hakkın kullanımından dönülemeyeceği gözetilerek karşı davadaki kiraya verenin talepleri yönünden Türk Lirası olarak hüküm kurulması gerekirken yabancı para cinsi üzerinden hüküm kurulmasının isabetli olmadığı- İlk Derece Mahkemesince; kiracı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline karar verildiği, hükmedilen alacağın ana para ve işlemiş faiz toplamı olduğu ve bu nedenle, sadece asıl alacağa faiz işletilmesi gerekirken faize faiz yürütülmesi sonucunu doğuracak şekilde asıl alacak ile işlemiş faiz toplamına faiz yürütülmesinin de usul ve kanuna aykırı olduğu-Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, brüt kira bedeli üzerinden kira alacağı hesaplanmış ise de, davacı/karşı davalı kiracının vergi dairesine yatırılacak vergiler düşülerek net kira bedeli ödemekle yükümlü olduğu, dolayısıyla, kira bedelinin net olarak ödenmesi gerektiği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde brüt kira bedeli üzerinden hesaplanan kira alacağına hükmedilmesinin doğru görülmediği- Davalı/karşı davacı kiraya verenin, karşı davada ıslah dilekçesi ile makul süre kira tazminatı, stopaj bedeli ve işlemiş faiz alacakları yönünden talebini arttırdığı, ıslah talebine karşı davacı/karşı davalı vekilinin, ıslah edilen miktar yönünden zamanaşımı itirazında bulunduğu, davacı/ karşı davalı vekilinin zamanaşımı itirazı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda bir karar verilmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava konusu taşınmazın davalının murisi adına beyanlar hanesine muhdesatı ile yazımının sağlandığı satış protokolünde zikredilmiş olup, davalının yanı sıra protokolün diğer tarafı olan dava dışı kişilerin de mirasçılar olmasına karşın, icra hukuk mahkemelerindeki tahliye davalarının sadece davalı tarafından açıldığı, elbirliği ile mülkiyet ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda tahliye davası açısından bu kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve bu nedenle menfi tespit davasında "tahliyenin durdurulmasına" yönelik ihtiyati tedbir talebinin kabulü gerektiği-
Uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi durumunda kira parasının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman “uyarlama” davası açılabileceği-
Harç hususu kamu düzeninden olup, taraflarca ileri sürülmese dahi re'sen gözetilmesi gerektiği- Kiracı tarafından ödenmeyen 2012 yılı Eylül ve Ekim aylarına ilişkin kira bedellerinin davalı kiraya veren tarafından depozito bedelinden mahsup edilmek suretiyle tahsil edildiğinin her iki tarafın da kabulünde bulunduğu nazara alındığında, mahkemece; depozito bedeline ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerektiği-
Bir ortağın limited şirket hissesinden kaynaklanan kâr payı hakkının, 10 yıl süreyle diğer ortağa temlikinden doğan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi- TBK 19 uyarınca bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve sözleşmenin yorumunda aslolan tarafların gerçek ve ortak iradesi olup, her ne kadar taraflar arasında düzenlenen "Protokol" başlıklı sözleşmede davacı tarafından şirket hissesinin davalıya kiraya verilmesinden bahsedilmişse de, kural olarak şirket hissesinin kiraya verilmesi mümkün olmamakla birlikte sözleşmedeki beyanların yorumundan burada taraflar arasındaki gerçek iradenin davacının davalı şirketteki %25 payından doğacak olan kâr payı hakkının 10 yıl süreyle belli bir bedel karşılığı davalıya devrinin amaçlamış olduğu anlaşılmakta olup bu haliyle sözleşmenin geçersizliğinden söz edilemeyeceği-
Davacılar, davalının işgalci olduğunu belirterek el atmanın önlenmesi ve ecrimisil alacağının tahsili isteminde bulunmuşlar; davalı ise söz konusu taşınmazı kira ilişkisine dayanarak kullandığını savunmuş olduğundan, uyuşmazlık, davalının kiracı olduğunu bildirerek sunduğu kira sözleşmesi incelenerek karara bağlanacağından, davaya bakmakla görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu-