Münhasır yetki sözleşmesinin, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmaları olduğu- Tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmede belirtilen yer mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki olup, davanın da sadece burada görülebileceği- Tüketici Hakem Heyet ve Mahkemelerinin sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimini gerçekleştirebileceği, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkilerinin genişletildiği ve sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiş olduğu- Elektrik Piyasası Kanunu'nda yapılan yasa  değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanacağı-
Taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa davanın yalnızca yetki sözleşmesi ile belirlenen yetkili mahkemede açılacağı, tarafların aksini kararlaştırmamış olmaları halinde kuralın ,davanın yalnızca yetki sözleşmesiyle tespit edilen yer mahkemesinde açılması olduğu, yani bu durumda yetki sözleşmesinin kanunen yetkili kılınan genel veya özel mahkemelerin yetkisini ortadan kaldırdığı,tarafların yetkili kıldıkları mahkemenin yanında, kanunen yetkili kılınan genel veya özel yetkili mahkemelerin (tamamının veya bir kısmının ) de yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa,yani yetki sözleşmesinin münhasır olmayan yetki sözleşmesi şeklinde olmasını istiyorlarsa bu durumu yetki sözleşmesinde açıkça belirtmeleri gerektiği-
Tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmalarının kabul edilmediği- Borçlunun geçerli bir yetki itirazında bulunabilmesi için, icra dairesinin yetkisiz olduğunu ileri sürmesinden başka yetkili icra dairesini de bildirmesinin gerekeceği-
HMK'nun 17. maddesi gereğince tacirler arasında düzenlenen yetki sözleşmesinin lehtar ile tanzim eden borçlu arasında geçerli olduğu, itiraz eden avalist gerçek kişi olup, tacir olmadığından HMK'nun 17. maddesi uyarınca yapılan yetki sözleşmesinin kendisini bağlamayacağı, o halde, mahkemece, adı geçen borçlunun yerleşim yeri Güzelbahçe/İzmir olduğundan, borçlu yönünden yetki itirazının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Krediyi kullandıran Bankanın Ağrı Şubesi olduğu ve borçluların yerleşim yerlerinin de Ağrı olduğu hususları göz önünde bulundurularak ihtiyati hacze itirazın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
İpotekli taşınmazların belirlenen değerden daha düşük fiyata satılması nedeniyle doğan davacı zararının, taşınmazların kiymetini takdir eden davalıdan tazmini istemi-
Borçlu gerçek kişi olup, dosyada tacir olduğuna ilişkin belge bulunmadığına göre Ankara (icra dairelerinin) mahkemelerinin yetkili kılındığına dair senettte yer alan yetki kaydının geçersiz olduğu, yetki itirazının geçersiz olması yanında, mahkemece İİK’nun 50 maddesi değerlendirilerek, somut olayda Ankara Mahkemeleri’nin (icra daireleri) yetkili olup olmadığı yönünde inceleme yapılmadan yetki itirazının kaldırılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Beton satış sözleşmesinin yerine getirilmemesi nedeniyle, ödenen bedelin tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkin davada, kesin yetki durumu bulunmadığından ve taraflar yetki itirazını ileri sürmediğinden, davanın ilk açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili hale geldiği-
Takip dayanağı bonoda Karabük mahkemelerinin (icra dairelerinin) yetkili olduğunun yazılması yetki sözleşmesi niteliğinde olup, tarafların tacir olduklarına ilişkin bir belge de sunulmadığından, takip tarihi itibari ile yürürlükte olan 6100 sayılı HMK'nun 17. maddesi gereğince, yetki sözleşmesinin geçersiz olduğu, bu durumda bonoda tanzim yeri Kastamonu olarak belirtildiğinden, Kastamonu İcra Dairelerinde takip yapılmasında yasaya aykırılık bulunmadığı-
Eski Kanun zamanında yapılan yetki sözleşmelerinin, eski Kanuna göre geçerli iseler bugün dahi geçerliliklerini muhafaza ettikleri kabul edilmesi gerektiği-