Borçluya ödeme emrinin tebliğ edilememesi halinde, borçlunun takipten haberdar olup yedi gün içinde itirazını icra dairesine bildirdiğinin ve alacaklının da anlaşmazlığı ve takibi sürdürme iradesinin mevcut olduğunun anlaşılması halinde ödeme emri tebliğ edilemese bile borçlunun itirazı geçerli olup alacaklının itirazın kaldırılmasını istemekte hukuki yararının olduğu- Takibe dayanak genel kredi sözleşmesinde düzenlenen yetki anlaşmasının, borçlunun 12/1. maddesi gereğince tacir olması nedeniyle bağladığının kabulü ile bu borçlu yönünden alacaklının itirazın kaldırılması isteminin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
HMK’nın 17. maddesinde tacirler veya kamu tüzel kişilerinin aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıklar hakkında sözleşme ile mahkemeleri yetkili kılabilecekleri aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşme ile belirtilen mahkemede açılacağı, HMK'nın 448. maddesinde de kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı düzenlendiğinden, her iki tarafın tacir olduğu uyuşmazlıkta, önceden imzalanan sözleşme ile yetkili mahkemeyi belirleyen hükmün uygulanması gerektiği-
Aksi kararlaştırılmadıkça, davanın yalnız yetki sözleşmesinde belirlenen mahkemede açılacağı, taraflar, yetkili kıldıkları mahkemenin yanında, kanunen yetkili kılınan genel veya özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini isterlerse, bu durumun yetki sözleşmesinde ayrıca belirtilmesi gerekeceği, somut olayda; alacaklının bir adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başladığı, takip dayanağı bonoda kanunen yetkili mahkeme ve icra daireleri yanında, ... Merkez Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili kılındığının görüldüğü, bu durumda, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK'nun 17. maddesinin ikinci cümlesi kapsamında itirazın değerlendirilmesi gerekeceği-
Her ki taraf tacirse yapılan yetki sözleşmesindeki mahkemenin "münhasır" yetkili kabul edileceği- Davacının tacir olmadığında gözetildiğinde yetki sözleşmesine değer verilemeyeceği-
Tacirler veya kamu tüzel kişileri ile diğer kişilerin yetki sözleşmesi yapmak açısından birbirinden ayırt edildikleri- Tacirler veya kamu tüzel kişilerinin, kendi aralarındaki hukuki ilişkilerde hukuken eşit konumda kabul edilebilecekleri- Buna karşılık, tacirler veya kamu tüzel kişilerinin, gerçek kişiye göre, daha güçlü konumda bulunmakta oldukları- Daha zayıf konumda olan kişilerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel kişilerine karşı korunma ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle kanun koyucunun böyle bir düzenlemeye gitmiş olduğu- Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu düzenlemeye bakıldığında, tacirler veya kamu tüzel kişileri dışındaki diğer kişilerin, kendi aralarında yetki sözleşmesi yapmalarının da kabul edilmemiş olduğu-
Bonodaki yetki kaydının avalist borçluyu bağlamayacağından yetki itirazının kabulüne ilişkin kesinleşen kararın usuli kazanılmış hak oluşturduğu, bu konudaki içtihat değişikliğinin usuli kazanılmış hakkı bertaraf etmeyeceği-
Kefaletin fer'iliği ilkesi ve TTK'nın 7. maddesindeki ticari teselsül karinesi uyarınca genel kredi sözleşmesindeki yetki şartı sözleşmenin müteselsil kefili olan davalıyı da bağlayacağı-
Yetki sözleşmesinin avalisti de bağlayacağı-
Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar bakımından taraflar yetki sözleşmesi yapabilirlerse de, Türk mahkemelerinin MÖHUK 47. maddesine istinaden münhasır yetkisinin olduğu hallerde bu yönde bir sözleşme yapılmasının mümkün olmadığı, TTK. mad. 105/2 son cümle uyarınca, yabancı tacirler hesabına acentelik yapanlar bakımından müvekkili adına Türkiye’de dava açılması halinde sözleşmedeki yetki şartının MÖHUK gereğince geçersizliği öngörüldüğüne göre, madde hükmü ile bu nitelikteki uyuşmazlık bakımından Türk mahkemelerinin münhasır yetki taşıdığının kabul edilmesi gerekeceği-
Takip dayanağı bonoda, ihtilâf halinde başvurulacak yetkili mahkemenin kararlaştırıldığı, lehtarın ve keşidecinin tacir sıfatını haiz olduklarının anlaşıldığından, HMK'nun 17. maddesi gereğince tacirler arasında düzenlendiği belirlenen yetki sözleşmesi geçerli olup, dairenin değişen içtihatlarına göre, kambiyo senetlerinin özelliği gözetildiğinde anılan yetki sözleşmesinin avalistleri de bağladığından borçlu avalistin yetki itirazının reddi ile dilekçelerinde ileri sürdükleri sair itiraz ve şikayetlerin esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-